14. Ceza Dairesi 2017/968 E. , 2021/3117 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuk düşürtme
HÜKÜM : Mahkumiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
Suç tarihinde on yedi yaşı içerisinde bulunan ve 19.07.1996 doğumlu mağdurenin, 2013 yılı Mart ayında erkek arkadaşı sanık ...’le rızaen girdiği cinsel ilişki sonucunda hamile kalmasını müteakip 30.04.2013 günü kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olan diğer sanık ...’in muayenehanesine Yasin’le birlikte giderek hamileliğini sonlandırmak istediğini beyan etmesi üzerine hazırlanan rahim tahliyesi izin belgesini imzalamasından sonra söz konusu işlemin yapıldığı iddia ve kabul edilen olayda;
5237 sayılı TCK’nın 99/1. maddesinde düzenlenen çocuk düşürtme suçunda rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişinin cezalandırılacağı belirtildikten sonra ikinci fıkrada tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde ve rızaya dayalı olsa bile gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunun düşürtülmesi suç olarak kabul edilmiştir.
Bu konuyla ilgili 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanunun 5/1. maddesinde gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliyesinin yapılacağı, 6. maddesinde rahim tahliyesi işlemi için on sekiz yaşından büyüklerde hamile kadının izni, bu yaştan küçüklerde ise hamile küçüğün rızasıyla birlikte velisinin izni ve rahim tahliyesi yapılacak kişinin resmi nikahlı evli olması halinde ise eşinin rızasının gerektiği ancak izin alma durumunun zamana ihtiyaç gösterdiği ve derhal müdahale edilmediği takdirde hamile kadının hayatı veya hayati organlarından birisinin tehdit altında olduğu acil hallerde izin alınmasının şart olmadığı belirtilmiştir.
Rahim tahliyesini düzenleyen 2827 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelere aykırı hareket edilmesi halinde uygulanacak cezai yaptırımlar, Kanunun 7 ve 8. maddelerinde düzenlenmiştir. Yaşı küçük hamilelik durumunda küçüğün rızasıyla birlikte veli izninin alınmaması hali söz konusu kanunda herhangi bir cezai müeyyideye bağlanmamış ve bu konuda TCK"na atıfta yapılmamıştır.
Türk Ceza Kanununun 99. maddesinde yer alan çocuk düşürtme suçu, kişilere karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlenip, mağduru hamileliği rıza dışı sona erdirilen kadındır. Mağdurun hukuken geçerli bir rızasının bulunması halinde müsnet suç kanuni unsurları
itibarıyla oluşmayacaktır. Hamileliği sona erdirilen kadının çocuk düşürtme eylemine rıza gösterip göstermediği ve şayet rıza göstermişse bu rızanın hukuken geçerli olup olmadığı takdir edilirken 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 10-16 maddeleri, özel kanun niteliğindeki 2827 sayılı Kanunun ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. TCK’nun 103/1. maddesinde yer alan çocuğun cinsel istismarı suçuna ilişkin düzenlemeye göre on beş yaşını tamamlamış olup fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı gerçekleştirilen cinsel davranışlar suç kabul edilmesine göre on beş yaşından büyük ayırt etme gücü gelişmiş çocukların rızası hukuken geçerli kabul edilmiştir. Gebe kadının rızasının yeterli olduğu ve diğer kişilerin izninin alınmamasının ceza kanunu anlamında bir sorumluluğa yol açmayacağı öğreti ve uygulamada kabul edilmektedir (Dilek Özge Erdem-Çocuk Düşürtme Düzenlemesi, ... Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 65 (4) 2016 sayfa 1664). Gebeliği sürdürüp sürdürmeme konusundaki rıza açıklama hakkı, kişiye sıkı surette bağlı bir haktır ve gebeliği sona erdirme olayının anlamını ve kapsamını algılayabilecek anlama yeteneğine sahip olmak rıza açıklayabilmek için yeterlidir; reşit olmak aranmaz (Serap Keskin Kiziroğlu-TCK’da Çocuk Düşürme, Düşürtme ve Kısırlaştırma Suçları, ... Centel’e Armağan, 174. Sayfa).
Gebeliği sonlandırma fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş on beş yaşından büyük reşit olmayan çocukların göstereceği rızanın hukuken geçerli olduğu ve TCK’nın 26/2. maddesi kapsamında sanığın cezai sorumluluğunu ortadan kaldırdığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek TCK’nun 99/1. maddesindeki suç açısından değerlendirme yapıldığında on beş yaşını bitirip, herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunmayan hamile kadının çocuk düşürtme işlemine gösterdiği rıza hukuken geçerlidir. 2827 sayılı Kanunun 6/1. maddesine göre veli izninin ayrıca alınmaması suçun oluşmasında etkili olmadığı nazara alındığında, her ne kadar sanıklardan Yasin’in azmettirmesi sonucunda diğer sanık ...’in 30.04.2013 günü muayenehanesine gelen on yedi yaşındaki mağdurenin, hamileliğini sonlandırılmasını talep etmesi üzerine 2827 sayılı Kanunun 6/1. maddesi uyarınca velisinin iznini alması gerektiği halde bunu yapmaksızın hamileliği sonlandırdığından bahisle her iki sanığın üzerlerine atılı suçu işledikleri iddia edilmiş ise de mağdurenin aşamalardaki kısmen çelişkili ifadeleri, aksi kanıtlanamayan sanık savunmaları ile bunu doğrular nitelikteki tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına göre, olay tarihinde on yedi yaşı içerisinde bulunup, herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunmayan mağdurenin hukuken geçerli rızasına istinaden söz konusu işlemi gerçekleştiren sanık ... ile Yasin’in üzerlerine atılı suçun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık ... müdafisi ile sanık ...’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.