1. Hukuk Dairesi 2019/201 E. , 2020/6274 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacılar vekilince istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
- KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ..."ın 1720 parsel sayılı taşınmazını torunları davalılardan ... ile ...’e eşit oranda satış yoluyla devrettiğini, bilahare ...’in payını bağış suretiyle, ...’in ise payını satış suretiyle 28.01.2004 tarihinde ...’in eşi davalılardan ...’e temlik ettiklerini, ...’in de çekişmeli taşınmazı 02.07.2013 tarihinde satış yoluyla diğer davalı ...’a satış suretiyle devrettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptaliyle miras payları oranında adlarına tesciline, olmazsa taşınmaz bedelinin payları oranında davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılardan ... iyiniyetli olduğunu, bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını savunmuş, diğer davalılar ise, mirasbırakana 25 yıl boyunca dava dışı oğlu ... ile eşi ... ve torunları davalılardan ... ile ...’in baktığını, mirasbırakanın sağlık ve diğer ihtiyaçlarını karşıladıklarını, mirasbırakanın sosyal güvencesinin olmadığını, temlikin bakım karşılığında yapıldığını, mirasbırakanın başka bir taşınmazının satışından elde ettiği geliri de davacı kızlarına paylaştırıdığını, davalılardan ...’in maddi ihtiyaçları nedeniyle taşınmazı davalı ...’a bedeli karşılığında sattığını, davanın mirasbırakanın ölümünden 16 yıl sonra kötüniyetle açıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekilince istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk dairesince; mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırma kastı ile hareket etmediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK"nın 353/1.b.1. maddesi gereği esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1921 doğumlu mirasbırakan ...’ın 22.11.2001 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacılar kızları Perihan, Reyhan ve Seyhan ile kendisinden sonra ölen oğlu ...’in mirasçıları mirasbırakanın gelini ... ile torunları davalılardan ... ve ... ile dava dışı Elif’in kaldıkları, mirasbırakanın çekişme konusu 1720 parsel sayılı taşınmazını eşit paylarla 01.08.1995 tarihinde torunları davalılardan ... ve ...’e satış suretiyel devrettiği, 28.01.2004 tarihinde ...’in bağış suretiyle, ...’in ise satış yoluyla davalılardan ...’e( ...’in eşi) taşınmazı devretikleri, ...’in de 02.07.2013 tarihinde davalılardan ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, ... dışındaki davalılar mirasbırakan tarafından dava konusu taşınmazın bakım karşılığında verildiğini savunmuş iselerde, dinlenen tanık anlatımlarından mirasbırakanın bakımının torunları davalılardan çok gelini ... (davalılardan ... ve ...’in annesi) tarafından yapıldığının anlaşılmasına karşın mirasbırakanın çekişmeli taşınmazı bakımını üstlenen ... yerine torunları ... ve ...’e devretmesi yanında, mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmak kastıyla çekişmeli temliki gerçekleştirdiğinin davacı tanıkları tarafından ifade edilmesi karşısında, anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan; yapılan ilk temlik muvazaalı olduğuna göre, sonraki devirde iyiniyet ilkesinin gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Davalılardan ...’in mirasbırakanın torununun eşi olması itibariyle mirasbırakanın yaptığı temliki işlemin muvazaalı olduğunu bilen yada bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu tartışmasızdır. Kayıt maliki davalı ...’ın ise; taşınmazı satın aldıktan sonra kullanmaması, murisin gelini ...’nin taşınmazı kullanmaya devam etmesi, ...’in taşınmazın bulunduğu köyde değil ilçe merkezinde ikamet etmesi, taşınmazın bulunduğu köyden taşınmaz almasını gerektiren olgunun ortaya koyulamaması karşısında, ...’a yapılan temlikin muvazaalı temlikleri gizlemek amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.
O halde, davalılardan ... ile ...’ın mirasbırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı olduğunu bilmesi gereken kişiler olduklarından iyiniyetli olarak kabul edilemeyeceği, başka bir ifadeyle, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları açıktır.
Hal böyle olunca, iddianın ispatlandığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.