14. Hukuk Dairesi 2017/1747 E. , 2020/8059 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.04.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 219 ada 1 parsel sayılı taşınmaz lehine geçit hakkı kurulmasını talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 219 ada 1 parsel sayılı taşınmaz lehine 220 ada 1 parsel sayılı taşınmaz aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalılardan ... vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “Mutlak Geçit İhtiyacı” veya “Geçit Yoksunluğu” ikincisine de “Nispi geçit ihtiyacı” ya da “Geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı kurulması davalarında amaç, genel yola bağlantısı olmayan taşınmazların yolla bağlantısının sağlanmasıdır. Bundan dolayı, geçit kurulurken ihtiyaç içinde olan taşınmazlar kesintisiz olarak genel yola bağlanmalıdır. Buna uygulamada “Kesintisizlik İlkesi” denilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Somut olaya gelince, UYAP TAKBİS sisteminde yer alan tapu kayıtlarına göre aleyhine geçit hakkı tesis edilen 220 ada 1 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından ..., ... ve ...’ın ölü olduğu, mahkemece bu kişilerin mirasçıları belirlenerek davada taraf olmaları sağlanmalıyken ölü tapu kayıt maliki kişiler adına dava dilekçesi ilanen tebliğ edilerek yargılamaya devam olunduğu ve eksik taraf teşkiliyle işin esasına yönelik hüküm kurulduğu görülmüştür.
Mahkemece; aleyhine geçit kurulan taşınmazın yukarıda adı geçen kayıt maliklerinin mirasçılarını gösterir mirasçılık belgelerinin ibraz ettirilmesi, tespit edilecek mirasçılarının davaya dahil edilmesi, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek taraf teşkili sağlanmaksızın ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.