12. Ceza Dairesi 2019/12893 E. , 2020/3890 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : Sanık ... hakkında TCK"nın 85/2, 62, 50/1-a, 52/2. maddeleri gereğince mahkumiyet sanıklar ..., ..., ..., Emine Öner ve ... hakkında CMK’nın 223/2-c. maddesi gereğince beraat
Taksirle öldürme suçundan sanık ...’ın mahkumiyetine, diğer sanıkların ise beraatlerine ilişkin hükümler katılanlar vekili ve sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İncelenen dosyada; 05.08.2017 tarihli ve 30145 Mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 291. maddesinin 1. fıkrasındaki 15 günlük sürenin istinaf mahkemelerine ilişkin temyiz süresini düzenlediği, daha önce Yargıtay incelemesinden geçen dosyalara ilişkin temyiz süresinin 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 310. maddesine göre 1 hafta olduğu gözetilmeksizin, hüküm fıkrasında temyiz süresinin 15 gün olarak belirlenmesi suretiyle katılanlar vekilinin yanıltıldığı anlaşıldığından, katılanlar vekilinin yüzüne verilen 28.12.2017 tarihli hükme ilişkin 09.01.2018 tarihli temyiz talebinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede:
Dilovası Organize Sanayi Bölgesi içerisinde yer alan ve üzerinde herhangi bir ticari faaliyet gerçekleştirilmeyen 179 ada 9 parsel nolu taşınmazın 29.04.2011 tarihinde Marmara ... A.Ş tarafından satın alındığı, olay günü katılanların oğulları olan 12 yaşındaki Ayhan ve Hakan’ın hayvanlarını otlatmak için ikametlerine yakın olan araziye geldikleri, arazi içerisinde nasıl oluştuğu tespit edilemeyen yaklaşık 9.80*10.60 genişliğindeki yaklaşık 10 metre derinliğindeki içerisine yağmur suları dolmuş kuyuya serinlemek amacıyla girdikleri ve boğularak hayatlarını kaybettikleri olayda;
I- Sanık ... hakkında verilen hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Dilovası Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü görevine suç tarihinden 1 ay 9 gün önce getirilen sanık ...’in, organize sanayilerin işleyişi ile görev ve sorumluluklarını düzenleyen 4562 sayılı kanundaki düzenlemelerden organize sanayi bölgesindeki alt yapı ve genel hizmet tesisleri kurma görevinin yalnız organize sanayi bölgesinin yetkisinde olduğunun ve katılımcılara ait olmayan ortak alanlar üzerinde tasarrufda bulunabileceğinin düzenlendiği, yine organize sanayi bölgesinin giriş çıkışının kontrol altında bulundurulması gerektiğine yönelik de bir düzenleme bulunmadığı; her ne kadar bir kısım bilirkişi raporlarında sanığa suça konu arazinin hemen yanında bulunan, inşaatı tamamlanan organize sanayiye ait atık su fabrikasının inşaatı sırasında söz konusu arazinin şantiye alanı olarak kullanıldığı ve bu alandan alınan dolgu malzemesi sebebiyle çukurun oluşmuş olduğundan bahisle fabrikanın kabulünün bu çukurun eski hale getirilmesinin ardından yapılması gerektiğinden bahisle kusur izafe edilmiş ise de; söz konusu çukurun bu inşaat sırasında açıldığına ve arazinin şantiye alanı olarak kullanıldığına yönelik her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmaması sebebiyle böyle bir sorumluluk yüklenemeyeceği; kaldı ki sanığın, fabrika inşaatının yapımı ve kabulü sırasında da görevde olmadığının anlaşılması nedeniyle sanık ...’in kusursuz olduğuna yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, yüklenen suç açısından sanığın taksirinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanlar vekilinin sanığın kusurlu olduğuna yönelik yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
II- Sanıklar Hüseyin, Emine, Mehmet Ali ve Nihat hakkındaki hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıklardan Hüseyin’in Marmara ... A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı ve şirketi müstakilen temsil ile imzaya yetkili olduğu, sanık ...’nin kendisinin eşi olup yönetim kurulu üyesi olduğu, her ne kadar 24.06.2008 tarih ve 10565 numaralı vekaletname ile sanık ... tarafından şirketi temsile yetkili kılınmış ise de; fiilen işlerle ilgilenmediği, sanık ...’ın şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı, diğer sanık ...’nin ise şirket ortağı olduğu, şirketin bir aile şirketin olduğu, yazılı bir belge bulunmasa da sanıkların beyanlarından ve sanık ...’ın kabulünden şirketin gayrımenkul alım satımlarıyla sanık ...’ın fiilen ilgilendiğinin anlaşılması karşısında, söz konusu araziyi alımından önce gördüğüne ve içerisinde su dolu bir çukur olduğunu bildiğine dair delil bulunmayan sanıklara kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığına yönelik mahkemenin kabul ve takdirinde isabetsizlik görülmemiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, yüklenen suç açısından sanığın taksirinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanlar vekilinin sanıkların kusurlu olduğuna yönelik yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
III- Sanık ... hakkında verilen hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesine gelince;
Dosya içeriğine göre, yukarıda izah edildiği üzere meydana gelen olayda, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK"nın 61/1. ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, satın aldığı etrafı tam olarak çevrili olmayan 3. kişilerin girişine mümkün, içerisinde su dolu derin bir çukur bulunan araziye yönelik gerekli kontrolleri yaptırmadığından ve buna yönelik tedbir almadığından tali kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu iki kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurularak sanık hakkında eksik cezaya hükmolunması katılanlar vekilinin temyiz talebinin yalnızca beraat hükümlerine yönelik olduğunun anlaşılması karşısında; sanık yönünden aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin herhangi bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddine ancak;
Sanık hakkında hükmedilen uzun süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulama maddesinin TCK"nın 50/4 maddesi delaletiyle 50/1-a maddesi şeklinde gösterilmesi gerekirken TCK"nın 50/1-a maddesi şeklinde gösterilmesi ve adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının belirtilmeyerek TCK"nın 52/3 maddesine aykırı hareket edilmesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün B-3 ile numaralandırılan paragrafının hükümden çıkarılarak yerine “Sanığa verilen 1 yıl 8 ay 25 gün hapis cezasının sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu ve suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak TCK"nın 50/4 maddesi delaletiyle TCK’nın 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesine, adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının TCK"nın 52/3 maddesi gereğince 630 tam gün olarak belirlenmesine, TCK"nın 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak bir gün karşılığı adli para cezasının takdiren 20 TL olarak hesabıyla 12.600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ibaresinin eklenmesi ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.