4. Ceza Dairesi 2016/3622 E. , 2016/13450 K.
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ..."un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun, 102-a,43/1-2 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 13 ay hapis hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, .... Asliye Ceza Mahkemesinin 08/06/2015 tarihli ve 2014/446 esas, 2015/520 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/02/2016 gün ve 2016 /27213 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre,
Olay günü müştekilerin sokak üzerinde ATM"nin önünde oturdukları sırada, müştekileri önceden tanımayan ve aralarında herhangi bir husumet olmayan sanığın, müştekilerin kendisine bakarak konuşmalarına sinirlenerek aniden gelişen olayda, onlara hitaben, sizi döverim diyerek sopayla kovalama şeklindeki eyleminin bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Türk Ceza Kanunu"nun 86/2- 3-e maddesinde düzenlenen silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçunu oluşturduğu düşünülmeden, eylemin tehdit suçuna vücut verdiği kabul edilerek, suçun nitelenmesinde yanılgıya düşülmesinde ve anılan Kanun"un 3. maddesindeki “fiilin ağırlığı ile orantılı ceza verilmesi ilkesi” çerçevesinde somut olaya uygun düşmeyecek şekilde, eylemle verilen ceza arasındaki orantıyı bozacak biçimde fazla ceza tayin olunmasında isabet görülmemiştir.”denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 08/06/2015 tarihli kararıyla 3 ay hapis cezası verildiği, yoklukta verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen bu kararın infazı sırasında kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanığın eyleminin silahla yaralamaya teşebbüs yerine silahla tehdit olarak nitelendirilmesine yönelik hukuka aykırılığa ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamına göre, sanığın savunmasında, yol kenarında iki çocuğu sigara içerken görmesi üzerine kızdığını, "döverim sizi" diyerek aracındaki kriko kolunu gösterdiğini, araçtan inmediğini, aracı onlara doğru sürmediğini belirttiği, mağdur çocuklar .... ve ... ...."un mankemedeki anlatımlarında, sokakta ATM "nin önünde oturdukları sırada sanığın bir minibüs ile gelerek yanlarında durduğunu, "ne bakıyorsunuz lan" diye seslendiğini, küfür ederek aracından inmeye çalıştığını, elinde sopa olduğunu görünce korkup kaçtıklarını, kaçarlarken sanığın aracını üzerlerine doğru sürdüğünü beyan ettikleri, kolluktaki anlatımlarında ise, sanığın aracı ile geçerken önlerinde durduğunu, küfürler ederek aracından inmeye çalıştığını, korkup kaçarlarken aracı üzerlerine sürdüğünü belirttikleri, mağdurların babaları olan müştekiler ise ifadelerinde, olayı görmediklerini, çocuklarının kendilerine anlattıklarına göre, sanığın mağdurlara sopa gösterip aracı üzerlerine sürdüğünü öğrendiklerini söyledikleri görülmektedir.
Anayasanın 141, CMK’nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde olması gerekir.
Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanuni bağlamda tartışılarak hüküm kurulması gerekir.
Mahkeme gerekçesinde, mağdurların ve sanığın anlatımlarına yer vermiş ancak görgü tanığı bulunmayan olayda, savunmaya mı yoksa mağdurların iddiasına mı üstünlük tanıdığını ve hangi eylemin suç sayıldığı açıklanmamıştır. Mağdurların anlatımı esas alındığında, sanığın eyleminin silahla yaralamaya teşebbüs, savunmaya itibar edildiğinde ise eylem silahla tehdit suçunu oluşturabilecektir.
Şu halde uyuşmazlık konusunda bir karar verilebilmesi için, öncelikle mahkemenin gerekçedeki eksikliği gidermesi gerekmektedir.
Yargıtay incelemesi sırasında saptanan yukarıda belirtilen yeni hukuka aykırılık nedeni, Kanun yararına bozma konusu yapılmadığından belirtilen Kanun yolunun niteliği gereği resen giderilemeyecektir. Y.C.G.K."nun 17.7.2007 gün ve 2007/145-172 sayılı, 27.3.2007 gün ve 2007/73-76 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere hükümdeki diğer yasaya aykırılıklar giderilmeden, uyuşmazlık konusunda karar verilmesi halinde, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen "Kanun yararına bozma" kurumu, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle kanun yararına bozma konusunun bu aşamada sonuçlandırılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, Kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMEK üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine,14.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.