10. Hukuk Dairesi 2018/5714 E. , 2020/4099 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2016/29-2018/212
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne, davacının davalı işverene ait iş yerinde, 03.07.1995-31.10.2002 tarihleri arasında 2637 gün, 23.06.2003-31.12.2003 tarihleri arasında 188 gün, 16.07.2004-01.12.2004 tarihleri arasında 165 gün, 02.06.2005-02.10.2005 tarihleri arasında 120 gün, 01.06.2006-01.12.2006 tarihleri arasında 180 gün, olmak üzere 3290 gün asgari ücretle çalıştığının, 562 gününün bildirimlerinin yapılıp primlerinin ödendiğinin, 2728 gününün bildirimlerinin yapılmadığının ve primlerinin ödenmediğinin tespitine, dair karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin davalı işveren vekilinin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Hizmet tespiti istemine ilişkin olarak görülen iş bu davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 79. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki davada, mahkemece verilen 05.02.2015 tarihli karar, Dairemizin 02.11.2015 günlü ve 2015/21266 Esas, 2015/18315 Karar Sayılı ilamı ile “…davacının davalı işyerindeki çalışmasının sezonluk bir çalışma mı yoksa yıl boyunca devam eden sürekli bir çalışma mı olduğunu tespit etmek olup bunun için de, öncelikle davacının iddiasına göre, davalı işverene ait devre mülk tatil köyünde, bahçıvanlık, bekçilik, getir götür gibi vs işleri yaptığını belirttiği anlaşılmakla davacı ile diğer 3 kardeşinde benzer taleplerle davalı işverene karşı davalar açtığı gözetildiğinde, davacının yaptığı işin açık ve net olarak belirlenmesi” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur.
Eldeki davada ise, bozma öncesi ve sonrası yapılan yargılama ve toplanan delillerle göre, davacı dışındaki kardeşlerin kuruma verdiği dava öncesi 12.12.2007 tarihli şikâyet dilekçeleri, taraflar arasında çekilen karşılıklı ihtarname ve içeriklerinde sezon dönemlerinin açıkça belirtilmemiş olması, davacı ve kardeşlerinin ikamet kayıtlarının davalı şirkete ait olan ve iki katlı (çalışma dönemlerine göre 80 bina 160 tek tip daire) villaların bulunduğu, devre mülk sistemi ile işletilen tatil köyü içerisinde bir binadan oluşturulmuş ve davalı işverenin “lojman” ibaresi ile davacı ve kardeşlerine bu bölümü tahsis ettiğinin anlaşılması, davacı ve kardeşleri adlarına “personel” ibaresi yazılmak suretiyle davalı işveren şirketin yetkilisinin imzalarını inkâr etmediği ve uyuşmazlık konusu olan sezonluk dönem (01 Haziran-01 Ekim arası) dışında imzalanan ve ödenmiş olan paralara ilişkin makbuzlar ve davalı tatil köyü işletmesinin su tüketimlerinin yılın tüm zamanlarına yayılmış olduğunun açıkça belirgin olması ile dinlenen bordrolu tanık beyanları anlatımları içeriğinden, davalıya ait 21 dönüm üzerine kurulu en az 4,5 dönümlük bahçe ve çim alanı bulunan tatil köyü işyerinde, işyerinin kapsamı ve davaya konu edilen ve yapılan işlerin niteliği dikkate alındığında davacının iddiasına konu olan işler bakımından mevsimlik çalışmanın bulunmadığı, tam aksine davacının hizmetinin sürekli çalışma ile geçtiği kabul edilmelidir.
Ne var ki, davacının hizmet bildirimlerinin davalı şirkete ait İstanbul’da bulunan ve 03.07.1995 tarihi itibari ile kanun kapsamına alındığı anlaşılan ve büro niteliğindeki ... sicil numaralı işyerinden yapılmış bulunduğu, ancak davacının iddiasının İstanbul’daki işyerinde değil, kapsam ve nitelik itibari ile farklı prim nispetlerine tabi olan ve Tatil köyü niteliğindeki işyerinde geçtiğinin belirgin bulunması karşısında, öncelikle davacı adına İstanbul’dan yapılan bildirimlerin iptali, devamında ise, davalı işverene ait olan ve 01.12.2002 tarihi sonrası bakımından tescilsiz olduğu anlaşılan “tatil köyü” niteliğindeki işyerinden talebe konu dönemde davacı adına yatırılan prim ve yapılan bildirimlerin aktarılması gerektiğinin tespitine dair karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde alınan son rapora göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan ... İnş. ve Tur. Yatırımları A.Ş."ye iadesine, 30.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.