3. Hukuk Dairesi 2019/1335 E. , 2019/2191 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı,... depreminde oğlu ... ile beraber ilgili adresteki markette alışveriş yapmakta iken deprem olduğunu ve binanın çöktüğünü,oğlunun enkaz altında kalarak hayatını kaybettiğini,meydana gelen olayda davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 100.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 16.02.2016 tarihli talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 21.613 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı ...,kendisinin sahibi olduğu binada kimsenin hayatını kaybetmediğini,hasarın tamamen diğer davalı ...’ın üst katta bulunan binasında meydana geldiğini,kendisine kusur atfedilemeyeceğini,binanın diğer davalı ... tarafından inşa edildiğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Davalı ...,davanın zamanaşımına uğradığını,meydana gelen olayda kusuru olmadığını,depremin doğal afet olduğunu,market olarak kullanılan bölümü 2010 yılında diğer diğer davalı ...’ya sattığını ,binayı dava dışı...’nun inşa ettiğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece;davanın maddi tazminat yönünden kısmen kabulü ile;16.613,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 3.000,00 TL cenaze ve defin giderinin deprem tarihi olan 23/10/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, (diğer sorumlular açısından tahsilde tekerrüre esas olmamak kaydıyla);davanın manevi tazminat yönünden kısmen kabulü ile;5.000,00 TL manevi tazminatın deprem tarihi olan 23/10/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahisil ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine (diğer sorumlular açısından tahsilde tekerrüre esas olmamak kaydıyla) karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava; deprem nedeniyle davacının oğlunu kaybetmesinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesi (BK.nun 47.maddesi) hükmüne göre hakimin özel halleri gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hemen belirtmelidir ki, manevi tazminat ne bir ceza, ne de gerçek anlamda bir tazminattır. 22.06.1966 tarihli ve 7/7 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde belirtildiği gibi, ceza değildir; çünkü davacının yararı düşünülmeksizin sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir. Mamelek hukukuna dair bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği için de, gerçek anlamda bir tazminat sayılmaz. Manevi tazminat mağdurda veya zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu doğurmalıdır. Manevi tazminatta temel olan ana düşünce budur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise;davacının oğlu olan ...’ın meydana 23.10.2011 tarihinde ... ilçesinde meydana gelen deprem nedeniyle alışveriş yaptıkları marketin bulunduğu binanın yıkılması nedeniyle enkaz altında kalarak hayatını kaybettiği açık olmakla,meydana gelen olayın davacıda yaratacağı elem ve ızdırabın niteliği ve derecesi,tarafların sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alındığında mahkemece davacıda meydana gelen yıkımı,acıyı ve kederi bir nebze de olsa giderici ve hafifletici olması açısından,hakkaniyete daha uygun bir miktara hükmedilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile düşük miktarda manevi tazminata karar verilmesi doğru görülmemiş ,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.