10. Hukuk Dairesi 2010/12869 E. , 2012/1337 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı, davalı işverene ait hızar atölyesinde 01.01.1987-31.12.2003 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davanın, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı ... 4-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı yasanın Geçici 7. maddesi hükmünde “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10 maddesidir.
Anılan Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı, ya da, ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tespitine karar verilmelidir.
Dava konusu dönemde, işyerinin 506 sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı, ancak işverenin ahşap doğrama faaliyeti nedeniyle 1986 tarihinden itibaren vergi kaydı ve oda kaydı bulunduğu, dayanak kanıtları denetlenmeyen üç davacı tanığından,...., davacının çalıştığını iddia ettiği hızar atölyesinin karşısında evinin bulunduğunu ve davacının iş olduğu zaman hızar atölyesinde çalıştığını beyan ettiği, diğer davacı tanığı ...., alışveriş için haftada bir köye gittiğinde davacıyı çalışırken gördüğünü beyan ettiği, tanık ..."un ise kendisinin de işler yoğun olduğunda atölyede çalıştığını, davacının 2000 yıllarında atölyede çalışmayı bıraktığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Söz konusu işyerinin, kapsamda bulunmayan bir işyeri olduğu anlaşıldığından, işyerinin Kuruma verdiği bordrolarda çalışmaları bulunan tanık dinlenmesi mümkün değilse de, davalı işyerinin komşusu olan işyerlerinin sahipleri ile, bu işyerlerinin kayıtlara geçmiş çalışanları veya benzer işi yapan işyerlerinin sahipleri ile kayıtlara geçmiş çalışanları tespit edilip dinlenmeden, işyerinin sürekli faal olup olmadığı araştırılmadan, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.