13. Hukuk Dairesi 2019/6276 E. , 2020/1804 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 1989 yılında Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye geldiğini, Devlet Bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın aldığını, bu bağlamda 10.000.000 TL (eski para) peşinat ödediğini, bu ödemenin konut maliyetinden düşülmesi gerekirken düşülmediğini ileri sürerek, bu ödemenin güncelleştirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.000,00 TL’nin yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 15.555,28 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı Toplu Konut idaresi, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınarak toplam 15.555,28 TL"nin davalıdan tahsiline ilişkin verilen kararının Dairemizce bozulması üzerine mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Mahkemenin 29.06.2010 tarih ve 2010/140 Esas 2010/356 Karar sayılı kararının davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 06.07.2011 tarih ve 2011/7173 Esas 2011/11096 Karar sayılı ilamı ile "Mahkemece, davacı tarafından yapılan ödemelerin dava tarihi itibariyle ulaştığı değerin bilirkişi raporu ile 15.555,28 TL olduğu belirlenerek bu bedele hükmedilmiştir.
Ne var ki, davalılardan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, davacı tarafından yapılan ödemelerin taksit ödemeleri sırasında nazara alınarak taksitlerden mahsup yapıldığını karar düzeltme aşamasında bildirmiştir. Ödeme def’i davanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden davacının taksit ödemelerinden mahsup işlemi yapılıp yapılmadığı hususu araştırılıp belgeleri getirtilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken...” gerekçesiyle davalı yararına hükmün bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkemece, emsal yargıtay kararı, kurumlar arası yazışmalar dikkate alınarak, davacının yatırmış olduğu peşinatın mahsup edildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı ile dava dışı banka arasında imzalanan borçlanma sözleşmesinin 1. maddesinde "... borçlu, yukarıda belirtilen miktarın kullandırılmış krediye göre saptanmış olduğunu, borçlanmaya esas kesin maliyetin, inşaatın tamamlanması aşamasından sonra yapılacak kesin hesaplardan sonra tespit edileceğini ve kesin hesap sonucu bulunacak maliyete göre borç miktarının artması halinde, artan miktar için de işbu borçlanma sözleşmesinin aynen tatbik edileceğini, bankaca kesin hesap şekline herhangi bir itirazı olmayacağını peşinatın ve taksit tutarlarının artış oranına göre yeniden belirlenecek bu sözleşme hükümlerine göre ödeneceğini, kabul ve beyan eder." şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dava dışı bankadan borçlandırma sözleşmesi ile 69.033.492 TL, borlandırma kredisi ile 11.007.716 TL olmak üzere toplam 80.046.208 TL (eski para) kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği, Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL (eski para) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği, davacının ödediği bedelin söz konusu maliyet hesabının altında kaldığı ve bu durumda borçlandırma işleminin başlangıcında mahsuplaşmanın yapıldığının kabulü gerektiği, hal böyle olunca, bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, az yukarıda belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması usulün 438/7 maddesi gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin kararının gerekçesi yönünden düzeltilerek ONANMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.