3. Hukuk Dairesi 2017/11300 E. , 2019/2172 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, elektrik direğindeki kablonun şase yapması nedeni ile araziye düştüğünü, kıvılcımların kuru otları tutuşturduğunu , kayısı ağaçlarının yandığını , davalıların bakım yapmadığını ileri sürerek şimdilik 20.000.00.- TL yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir . Davacı , 17 / 05 / 2016 tarihinde davayı ıslah etmiştir.
Davalı ... , kusur ve ihmal bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiş , ıslah dilekçesine karşı ise ıslah edilen bölümün zamanaşımına uğradığını belirtmiştir .
Diğer davalı , davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne; davacının 20.000,00 TL maddi tazminat talebinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, ıslah edilen kısmın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş , hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 6098 sayılı TBK"nın 74. maddesi (818 sayılı BK"nın 53. maddesi) uyarınca hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de; hem öğretide hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı kabul edilmektedir.
Somut olayda , davalı ..."ın taksirle yangına neden olma suçundan kusuru olmadığı gerekçesi ile beraatine karar verildiği , bu kararın dayanak aldığı bilirkişi raporunda EKAT yönetmeliğine aykırı hareket eden dağıtım şirketinin kusurlu olduğunun , bu kusurun işletme sorumlusu olan ... ile ilgisinin bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır . Anılan nedenle , belirlenen maddi olgu karşısında davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekir.
3 - Zamanaşımı, bir talep veya dava hakkının, kanunda tayin edilen süre içinde kullanılmaması halinde, usul hukukunca öngörülen şekilde ileri sürülmek koşuluyla, borçluya borcunu ödememe imkanı veren bir hukukî müessesedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır.
Uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmakta olup olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 60. maddesi uyarınca; haksız fiilden doğan zararın tazminine ilişkin davalar, zarar görenin zararı ve zarar vereni öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde haksız fiil tarihinden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar, ancak dava ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Somut olayda , davacı zararın miktarını bilirkişi raporunun düzenlenmesi ile öğrenmiş ve talep sonucunu artırmıştır. Anılan nedenle zamanaşımı definin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir .
4 - Zarar, malvarlığında meydana gelen bir azalmayı yani eksilmeyi ifade eder. Bu eksilme, mal varlığının zarar verici eylemin işlenmesi sonucu içine düştüğü durum ile bu eylem olmasa idi mal varlığının bulunacak olduğu durum arasındaki farktan ibarettir. Nitekim tazminatın amacı da, mal varlığındaki eksilmenin giderilmesi ve onun eski duruma getirilmesinin sağlanmasıdır. Bir başka ifadeyle, tazminat miktarı hiçbir zaman gerçek zararı aşmamalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 8.12.1965 günlü ve 4/219 E. 448 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi, meyveli ağaçların kesilmesinden veya bunların hayatiyetine son verilmesinden doğan zararın ne şekilde hesap edileceği konusunda Borçlar Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda hayatın olağan akışı içerisinde oluşan hukuk kurallarının olaya uygulanması suretiyle adalete uygun bir sonuca ulaşmak gerekir. Meyveli ağaçların yaşamına son verilmesinden doğan zararın, bunların kaim değerinin tespiti suretiyle takdiri gerektiği kökleşen Yargıtay içtihatlarıyla belli olmuştur. Bir ağacın kaim değerini bulmak için uygulanması gereken yöntem ise, ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tespiti ile bu farkın o yerde bulunan ağaç sayısına bölünmesi suretiyle gerçeğe en yakın zararın belirlenmesidir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; yukarıda açıklanan yöntem uygulanmadan, hesaplama yapılmış olup, rapor bu haliyle hüküm vermeye elverişli değildir.
O halde mahkemece; yukarıda açıklandığı şekilde bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre karar vermek gerekirken, zarar kapsamının belirlenmesinde gerçek zarar ilkesine uygun olmayan hesaba dayalı bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.