Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/18458
Karar No: 2012/1189

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2011/18458 Esas 2012/1189 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2011/18458 E.  ,  2012/1189 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi
    Dava, üçüncü bir kimsenin suç sayılır davranışı sonucu yaşamını yitiren sigortalının hak sahiplerine bağlanan ölüm aylıklarının ilk peşin değerleri nedeniyle uğranılan zararın, 1479 sayılı Kanunun 63’üncü maddesi gereğince davalılardan teselsül hükümlerine göre rücuan alınması istemine ilişkindir.
    Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı .... Başkanlığı avukatı ile davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, temyiz yoluna başvuran taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-)Davacı Kurum tarafından.... aleyhine açılan ilk davada verilen hükmün, Dairemizce yapılan temyiz denetimi üzerine 03.10.2006 gün ve 6650/12018 sayılı ilam ile bozulduğu, bozma sonrasında bu kez dava tarihinden önce yaşamını yitiren davalı ...’in 7 adet yasal mirasçısı ile .......’na karşı 07.03.2008 günü aynı istemi içeren ikinci dava açılarak her iki davanın birleştirildiği, davalı ... vekilince yasal süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunulduğu, yasal mirasçılardan olan davalı ...’in 09.09.1992 tarihinde yaşamını yitirdiği anlaşılmakta olup, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, mahkemece; .... hakkındaki davanın, araç maliki ve işleten konumunda yer almadığı gerekçesiyle, ... yönünden açılan davanın da gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği, ..... hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı, geriye kalan 7 adet davalı yasal mirasçılar yönünden ise istemin aynen karar altına alındığı belirgindir.
    Davanın, yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun “Uyuşmazlıkların çözüm yeri” başlığını taşıyan 70’inci maddesinin ikinci fıkrasında, bu Kanuna dayanılarak Kurumca açılacak tazminat ve rücu davalarının on yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiş olup, bu tür rücu davalarında borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren defi niteliğindeki zamanaşımı, ölüm aylığı bağlama kararının Kurumun yetkili organınca onaylandığı tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır.
    Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 38’inci maddesine göre, davaya ehliyet Medeni Kanun ile belirlenir. Buna göre, hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28’inci maddesinde, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 04.05.1978 gün ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da, davanın açılmasından önce davalının yaşamını yitirmesi durumunda davanın reddi gerektiği ve ıslah yolu ile de mirasçıların katılımıyla davanın yürütülemeyeceği belirtilmiştir.
    Bununla birlikte, 01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Tarafta iradi değişiklik” başlığını taşıyan 124’üncü maddesinde, bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği açıklanmıştır.
    Ayrıca; 1086 sayılı Kanunun 381’inci maddesinde, mahkemenin, hazır olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim edeceği (yüze karşı okuyacağı), kararın tefhiminin en az 388’inci maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı belirtilmiş, 388’inci maddesinde kararın içereceği konular sıralanarak, yargılama sonunda kurulan hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz yinelenmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, kuşku ve duraksama uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu bildirilmiş, 389’uncu maddesinde, mahkeme kararı ile iki tarafa yüklenen ve verilen görev ve hakların kuşku ve duraksamayı gerektirmeyecek şekilde oldukça kolay anlaşılır ve açık yazılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan 6100 sayılı Kanunun 294’üncü maddesinde, yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai kararın hüküm olduğu belirtildikten sonra 297’nci maddesinde hükmün kapsadığı hususlar sıralanarak, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz yinelenmeksizin, isteklerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, kuşku ve duraksama uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu bildirilmiştir.
    Anlaşılacağı üzere söz konusu düzenlemeler, yargıda netlik ve açıklık ilkesine uygun olarak kamu düzeni ve barışının sağlanmasını amaçlamaktadır. Önemle vurgulanmalıdır ki, ilk derece mahkemesince verilen karar, aleyhine temyiz yoluna başvurulması üzerine yasal denetim görevini yerine getiren Yargıtay tarafından bozulması ile ortadan kalktığından, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın tüm tarafları hakkında yukarıda değinilen yasal düzenlemeler çerçevesinde yerine getirilmeye elverişli yeni hüküm oluşturulması gerekmekte olup, bu anlamda bozulan karara yollamada bulunularak hüküm kurulamayacağı açıktır.
    Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde;
    a-) Davalı ... yönünden; 07.03.2008 günü açılan davaya konu yapılan hak sahiplerine bağlanan ölüm aylıklarının 01.10.1999 tarihinde Kurumun yetkili organınca onaylandığı ve dolayısıyla davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı belirgin bulunmasına karşın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, bu tür davalarda uygulama olanağı bulunmayan 2918 sayılı.... yer alan süreler esas alınarak zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi,
    b-) Dava tarihinden önce yaşamını yitirdiği saptanan davalı ... hakkında karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan 1086 sayılı Kanun hükümlerine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece, anılan davalının rücu alacağından sorumluluğu yönünde hüküm kurulması,
    c-) Dairemizce verilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davada taraf olarak yer alan tüm davalılar hakkında, 1086 ve 6100 sayılı Kanunda yer alan düzenlemelere uygun hüküm oluşturulması gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, hakkında verilen red kararının bozma ilamı kapsamı dışında kalıp kesinleştiği gerekçesiyle davalı ... yönünden hüküm kurulmaması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, temyiz yoluna başvuran taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalı, ancak, davalı ... yönünden, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanunun 124’üncü maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak, taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği benimsenmeli ve yasal mirasçılarının katılımı ile yargılamaya devam edilerek elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan, ... Mirasçılarına iadesine, 02.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi