4. Ceza Dairesi 2016/13150 E. , 2016/13202 K.
"İçtihat Metni"
Tehdit,hakaret ve şantaj suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.05.2014 gün ve 2012/719 esas, 2014/170 karar sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 10.12.2015 gün ve 2015/25303 esas, 2015/39790 sayılı kararıyla;
Sanık hakkında şantaj suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara karşı yalnızca itiraz yolu açık ve dolayısıyla yapılan başvurunun bu doğrultuda değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu gerekçesiyle karar vermeye yer olmadığına,tehdit ve hakaret suçlarına yönelik temyiz yönünüden ise, temyiz dilekçesinin süresi içinde verilmemesi nedeniyle temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2016 tarih ve 2016/74650 karar düzeltme sayılı yazısıyla;Dairemizin tehdit ve hakaret suçlarına ilişkin süre yönünden verilen ret kararı ile şantaj suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemiş olması nedeniyle hükmün incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz edilmesi üzerine ,
Dairemizin 21.04.2016 tarih 2016/5065 esas ,2016/7856 karar sayılı ilamı ile;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 10.12.2015 gün ve 2015/25303 esas, 2015/39790 karar sayılı karar verilmesine yer olmadığına ve temyiz talebinin süre yönünden reddine dair kararların KALDIRILMASINA,
İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.05.2014 gün ve 2012/719 esas, 2014/170 sayılı, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen karara karşı, 29/05/2014 tarihli “savunma haklarının kısıtlandığı” belirtilerek yapılan eski hale iade talebinin, içerik olarak temyiz niteliğinde olması karşısında, hükümlerin kanuni süresi içinde temyiz edilmiş olduğu kabul edilerek yeniden dosyanın görüşülmesinde:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tehdit, hakaret ve şantaj eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının, kapsam ve içerik itibariyle infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceği,
Anlaşıldığından, sanık ... müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görüldüğünden, itiraz yazısına uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ:
"1982 Anayasasının 141. maddesinde “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34/1. maddesinde “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, Mahkemesince sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, deliller ve iddianamede ileri sürülen hususlar açıkça tartışılmadan, sanık tarafından gönderildiği iddia edilen e postalardaki ve maillerdeki hangi ifadelerin hakaret, hangi ifadelerin tehdit, hangi ifadelerin ise şantaj suçlarını oluşturduğu gerekçeli kararda belirtilmediği, mahkumiyete esas alınan bulguların, ne şekilde gerekçelendirildiği kesin olarak gösterilmeksizin, savunma, lehe ve aleyhe delillerin birlikte değerlendirilmesi ile sabit kabul edilen veya edilmeyen olaylar irdelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, suçun işlendiğinin dosyada mevcut mail çıktılarından anlaşıldığı ve katılanın suç atmak için bir nedeninin bulunmadığı şeklindeki genel ifadeler kullanılarak kararın gerekçesiz olması,
Karar duruşmasının yapıldığı 22.05.2014 tarihinde sanık müdafiinin duruşma günü duruşmanın bırakıldığı saat olan 10.05"ten önce zamanında duruşma salonuna gittiği, müşteki vekilinin gecikmeli olarak duruşmaya katılacağından bahisle bekletme talebini mahkeme hakimine iletmiş olması nedeniyle, mahkeme hakiminin mübaşir vasıtasıyla sanık müdafiine duruşmayı biraz gecikmeli olarak alacağını ilettiği, sanık müdafiinin ise mahkeme mübaşirine 10 dakikalığına dışarıda bir sigara içip döneceğini söyleyerek duruşma salonu önünden kısa bir süreliğine ayrıldığı, sanık müdafiinin kısa bir süre sonra duruşma salonuna geri döndüğünde, yanlışlıkla duruşmasının yokluğunda görülüp karar verildiğinin mahkeme hakimince kendisine bildirildiği, mahkemenin bu hususu 22.05.2014 tarihli düzenlenen tutanakla teyit ettiği anlaşılmakla, mahkemece zamanında duruşmaya gelen ve duruşma salonu dışında bekleyen sanık müdafiine haber verilmeden yokluğunda duruşma yapılıp, yazılı şekilde hüküm verilmek suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlandığı,
Sanığın, atılı suçları inkar ederek, katılanın kendisini ve babasını sair şekilde rezil edeceği ve kendilerini basına aktaracağını söylediği için, korku ve baskı altında Emniyete verdiği dilekçede suçu kabullenmek zorunda kaldığı yönündeki ifadesi nazara alınmaksızın ve 5271 sayılı Kanun"un 148. maddesinde “Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.” ve 148/4. fıkra gereği
“Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” şeklindeki hükümlere aykırı olarak, suçu kabul ettiğine dair soruşturma aşamasındaki müdafii huzurunda alınmayan 03/09/2012 tarihli Emniyete verdiği dilekçesi esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
İncelenen, sanığa ait bilgisayar, cep telefonu veya diğer dijital aygıtlarda suça ilişkin bir delilin bulunmaması ve sanığın atılı suçları inkar etmesi karşısında, e-postaların gerçekten gönderilip gönderilmediğinin, içeriklerinde herhangi bir tahrifat yapılıp yapılmadığının, başka bir şahsın bu hesaplara erişip mail atması veya dışarıdan e-posta yerleştirilmesi ihtimalinin, internet erişiminin şifresiz olduğunun beyan edilmesi karşısında sunucunun uzaktan izinsiz erişime ne kadar açık olduğunun araştırılarak, maillerin ulaştığı hesapla ilgili de bir inceleme yapıldığına dair teknik bir rapor alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Kabule göre de;
08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile, CMK"nın 231/5 madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddenin 2. fıkrası ile de CMK"nın 231/14 madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, yargılama sürecindeki pişmanlığı dolayısıyla oluşan olumlu kanaat nedeniyle hükmedilen hapis cezalarının TCK’nın 51. maddesi gereğince ayrı ayrı ertelenmesine karar verilen ve suç tarihinde sabıkasız olan sanık hakkında, kurulan mahkumiyet hükümlerinin CMK"nun 231. maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının kararda tartışılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenle Özel Dairece, hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken, hükmün onanmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda açıklanan nedenle;
Yukarıda yazılı gerekçelerle ile sanık ... hakkındaki Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 21/04/2016 gün ve 2016/5065 Esas, 2016/7856 Karar sayılı "ONAMA" kararlarının kaldırılarak, hükümlerin sanık lehine "BOZULMASINA" karar verilmesi,
İtirazımızın, Dairenizce, yerinde görülmemesi halinde ise de, dosyanın, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesi, itirazen arz ve talep olunur" isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, tehdit, şantaj ve hakaret suçlarından sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının onanmasına dair, Dairemizin 21.04.2016 tarihli kararına ilişkindir.
III- KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen 21.04.2016 tarih 2016/5065 esas, 2016/7856 karar sayılı ilamı ile; sanık ... hakkında tehdit, hakaret ve şantaj suçları yönünden verilen onama kararının KALDIRILMASINA,
İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.05.2014 gün ve 2012/719 esas, 2014/170 karar sayılı hükmün sanık ... hakkında tehdit, hakaret ve şantaj suçları yönünden yeniden incelenmesi sonucu:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede :
1-Anayasanın 141/3, CMK"nın 34 ve 230. maddelerine göre Yargıtay"ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddianamenin, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak kurulacak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi eylemlerinin hangi suçu oluşturduğu açıklandıktan sonra kabul edilen bu eylemlerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin yasal bağlamında tartışılması gerekir.
Somut olayda; sanığın, katılana gönderdiği iddia edilen çok sayıdaki e-postalarda yer alan hangi sözlerin tehdit,hakaret ve santaj suçlarını oluşturduğu denetime olanak verecek biçimde açıklanmadan hüküm kurulmak suretiyle, CMK"nın 34,230 .maddelerine uyulmaması.
2- 04.04.2013 tarihli üç nolu ara karada, sanığın 07.09.2012 günü 11:46 itibariyle Hakan Madencilik firmasında bulunup bulunmadığının sorulmasına,10.09.2013 tarihli oturuma ilişkin üç nolu ara kararda da sanığın kullandığı 05305233914 numaralı şirkete ait telefonun İMEİ numarasının farklı hangi cihazlarda kullanıldığının TİB"den sorulmasına karar verilmesine karşın, anılan ara kararlar yerine getirilmeden ya da gerekçesi gösterilip dönülmesine dair bir karar da verilmeyerek CMK"nın 206/2.maddesine aykırı davranılması,
3-Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık ... müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden itiraz yazısına uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.