10. Hukuk Dairesi 2010/6048 E. , 2012/1163 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı Kurum, iş kazası sonucu ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine bağlanan gelirlerin 506 Sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme, Anayasa Mahkemesi İptal Kararını resen gözeterek, yazılı biçimde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ile davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, 506 Sayılı Kanunun 26/1.inci maddesindeki “....sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, Anayasa Mahkemesince 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunmasına, öte yandan, kesinleşen önceki rücu davalarında hükmolunan miktarın mahsubu yapılırken, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğine; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmişse, artışların hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmamasına, bu çevrede meseleye fiili ödemeler açısından bakıldığında ise, fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, Kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet, ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarından düşük ise, o takdirde, ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine, fiili ödeme miktarı, ilk peşin değerden düşük ise, o takdirde de, fiili ödeme miktarının esas alınması
gerektiğine göre, mahkemece, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest davalara uygulanması gerektiği gerekçe gösterilerek, ayrıca hız kurallarını ihlal edip idaresindeki aracı yol kenarındaki yumuşak zemine kaptırarak tek taraflı kaza sonucu devrilmesine ve ölümle sonuçlanan trafik iş kazasına sebebiyet veren davalı sürücünün %100 kusurlu olduğuna dair bilirkişi raporunun hükme dayanak kılınarak yargılama yapılıp hüküm tesis edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, davalı ... şirketinin, cevap dilekçesi ile, ileri sürdüğü ödeme savunması üzerinde gereğince durulup, bu yöne ilişkin ödeme belgelerinin celp ve ibraz ettirilmediği ve ödemenin varlığı halinde ise ödemeye konu tutar yönünden sigorta şirketinin sorumluluğunun ortadan kalkacağının değerlendirilmediği görülmektedir. Bu bağlamda, sigorta şirketinin faiz sorumluluk başlangıcı belirlenirken; 2918 Sayılı ..... 98,99 ve 108. maddeleri ile.... Yönetmeliğinin 12,13 ve 14. maddelerinde yazılı şekilde bir başvurunun varlığı ancak gerekli ödemenin yapılmaması halinde davalı şirketin başvuru tarihinde temerrüde düşeceği, gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvurulması, yada, hiç müracaatın bulunmaması halinde ise, temerrüdün söz konusu olmayıp, faiz başlangıcının icra takibine girişilmişse takip tarihi dava açılmışsa dava tarihi olacağı olgusu gözden uzak tutulmamalıdır. Mahkemece, bu yönde bir araştırma yapılmaksızın sigorta şirketinin faiz başlangıç tarihinin onay tarihi olarak kabul edilmesi, sigorta şirketinin hak sahiplerine 08.02.2006 tarihinde toplam 50000 TL ödeme yapıldığı yönündeki davalı ... savunması değerlendirilerek, ödemenin varlığı ve gerçekliği araştırılmaksızın anılan davalının yazılı biçimde sorumluluğuna hükmedilmesi, davanın teselsül hükümlerine dayalı olduğu gözetilerek vekalet ücreti ve masraflar yönünden müştereken ve müteselsilen tahsile hükmedilmesi gerekirken, anılan tutarların “davalılardan” tahsiline biçiminde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde, davacı Kurum avukatı ile, davalı ... avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 31.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.