11. Hukuk Dairesi 2018/3979 E. , 2019/5410 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 02/10/2017 tarih ve 2016/1018 E- 2017/729 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 01/06/2018 tarih ve 2018/216 E- 2018/619 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının davacı şirketin kurucu ortaklarından olup % 50 payının bulunduğunu, dava dışı ..."nun da davacı şirkette % 50 payının olduğunu, davacı şirketin faaliyet konusunda davalının teknik donanım ve bilgisinin olması nedeniyle kuruluşundan itibaren davalının yönetiminde etkin görev aldığını, şirket müşterilerinden gelen şikayetler üzerine ortakların şifahen görüşmelerinde davalının payının bedelsiz olarak dava dışı ortağa devrinin kararlaştırılmasına rağmen daha sonra davalının bu durumu kabul etmeyip şirketi atıl halde bırakmak istediğini, taraflar arasında bu görüşmelerin yapıldığı dönemde davalının müşteriler ile şirketi temsilen değil de kendisi adına görüşmeler yaptığını, müşterilerden gelen ödemeleri şirketten ayrı olarak şahsi hesabına tahsil ettiğini, şirketin hak etmiş olduğu gelirlerden özellikle çek alacaklarından diğer şirket ortağını haberdar etmeden şirket hesaplarında kendi adına ödenen komisyon ve benzeri masraflar adı altında çıkışlar yaptığını, müşterilerden alınması gereken ödemeleri gizli tuttuğunu ve harici tahsil yoluna giderek bunları şirkete yansıtmadığını, şirket adına gelen çekleri diğer ortağın bilgisi haricinde tahsil ettiğini, şirkete ait Audi Marka ... plaka sayılı aracı satarak satış bedelini şirkete yansıtmadığını, şirket demirbaş ve araçlarını yeni kurduğu şirketinde kullandığını davalının tutum ve davranışlarının TTK"nunda belirtilen rekabet yasağı içerdiğini, ileri sürerek davacı şirkete ait olup davalı tarafından devredilen ... plakalı aracın devrinin muvazaalı olması nedeniyle iptaline, davalının haklı nedenle şirket ortaklığından çıkarılmasına, bunun mümkün olmaması halinde şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının dava açabilmesi için 2/3 çoğunlukla alınmış genel kurul kararı olması gerektiğini, davacının şirket tüzel kişiliği olarak gösterilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ortakların şirketin feshini isteyebileceğini, şirketin kuruluşundan itibaren müvekkilinin emeğinin büyük olup davacının şirket yönetimine hiç katkı sağlamadığını, aksine ortağı olduğu dava dışı Rota Danışmanlık Şirketi"nde mesaisini geçirip zaman zaman bu şirkete davacı şirketten gelir aktarımı yaptığını, şirketten kendi lehine çıkışlar yaptığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, buna yönelik delil sunulmadığını, davacının belirtmiş olduğu ... plakalı aracın aslen davalının kendi şahsi aracı olduğunu, dava dilekçesinde bahse geçen çeklerin elbette vadesi geldiğinde tahsil edildiğini ve şirket giderlerine harcandığını, ortaklar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle şirketin artık fiilen devamı mümkün olmasa da müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü"nden gelen cevap dikkate alınarak davacı şirketin 2 ortaklı bir limited şirket olduğu, davalı ..."ın % 50, diğer ortak dava dışı ..."nun da % 50 hisseye sahip olduğu, 01.01.2015 tarih ve 1 no"lu ortaklar kurulu kararı ile davacı şirkete ilk 10 yıl için dava dışı ortak ... ve davalı ..."ın münferiden temsile yetkili kılındığı, ... plakalı aracın Kayseri 1. Noterliği’nin 30.05.2016 tarihli araç satış sözleşmesi ile bizzat davacı şirket tüzel kişiliği tarafından dava dışı ..."ya satılıp devredildiği, gerek aracı alan kişiye yöneltilmiş bir muvaza davasının olmaması ve gerekse de satıcı durumundaki şirketin kendi muvazaa iddiasına dayanarak hak talep edemeyecek olması gözetildiğinde bu yöndeki iddianın reddinin gerektiği, TTK"nın 621. maddesine göre bir ortağın şirketten haklı sebeple şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulabilmesi için genel kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması ve bu konuda genel kurulda bir kararın alınması gerekli olduğu, bu yönde davacı şirketin genel kurulunda bir karar alınmadığı, somut olay bakımından alınmasının da mümkün olmadığı, dolayısıyla davalı ortağın çıkarılmasının şirket tarafından talep edilemeyeceği, aksi düşünülse dahi TTK"nın 640/3. maddesi gereğince haklı sebeple ortağın şirket ortaklığından çıkartılabilmesi için haklı sebebin varlığının ispatının arandığı, buna göre sadece rekabet yasağı ihlaline dair iddia ispatlanmasına rağmen davacının yeni şirketini mezkur davadan çok kısa süre önce kurduğu ve bu yönüyle rekabet yasağı ihlalinin de ağır ihlal olmadığından haklı sebep olarak görülemeyeceği, yine TTK’nın 636/3. maddesi gereğince haklı sebeplerle şirketin feshinin ancak şirket ortağı tarafından talep edilebileceği, davacı şirketin bunu talep etmesinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 16/09/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.