21. Hukuk Dairesi 2016/15409 E. , 2018/2449 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, kurum işleminin iptaline borçlu olmadığına ve maaşından yapılan kesintilerin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının yersiz ödenen yaşlılık aylığı nedeni ile 05.02.2015 tarihli borç bildirim belgesinde belirtilen 16.105,33 Lira tutarında borcunun olmadığının tespiti ile haksız yere yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile “davacının davalı kuruma 05.02.2015 tarihli borç bildirim çizelgesindeki 16.105,33 TL borcunun bulunmadığının tespitine, bu borç nedeni ile davacıdan yapılan kesintileri davacıya iadesine” karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, vergi mükellefiyetine istinaden 04.10.2000 tarihinde Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 31.12.2008 tarihinde sigortalılığının vergi mükellefiyetinin sona ermesi sebebi ile sona erdiği, 15.04.1984 tarihinde ilk kez 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğu, çeşitli işyerlerinde geçen çalışmanın 15.06.1996 tarihinde bittikten sonra tekrar 09.10.2008 tarihinde başladığı ve 26.07.2012 tarihinde sona erdiği, bu arada davacıya 26.07.2012 tarihli tahsis talebine istinaden 01.08.2012 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasaya kapsamında yaşlılık aylığı tahsis edildiği, ancak davacının 09.10.2008 tarihinde başlayan SSK sigortalılığı ile 31.12.2008 tarihine kadar devam eden Bağ-Kur sigortalılığının çakışması sebebi ile SSK sigortalılığının çakışan kısmının iptal edildiği, bunun sonucunda davacının yaşlılık aylığının da iptal edilerek 29.03.2014 tarihindeki işten çıkışını takip eden aybaşı olan 01.04.2014 tarihinden itibaren yeniden yaşlılık aylığı tahsis edildiği ve ödenen yaşlılık aylıklarının yersiz ödeme olarak kabul edilerek iadesinin istendiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, sigortalılık hallerinin birleşmesi (çakışan sigortalılık) halinde hangi sigortalılık statüsüne üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır.
5510 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce 506 ve 1479 sayılı Kanunlar sigortalılık hallerinin çakışabileceğini öngörerek düzenleme getirmiş ise de değişik sigortalılık hallerinden hangisine hangi hallerde üstünlük tanınacağına dair bağlayıcı bir norm bulunmamaktadır.
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam eden sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır.
Yargıtayın yerleşmiş içtihatları gereği de, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı da aynı yöndedir).
5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Yasa"nın 53.maddesi ile sorun çözüme kavuşturulmuştur.
5510 sayılı Kanun"un 53.maddesinin başlığı "Sigortalılık Hallerinin Birleşmesi" olup bugünkü halini 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa"nın 33.maddesi ile almıştır.
16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5510 sayılı Kanun"un 53.maddesinin ilk hali şu biçimdedir;
"Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık nedenlerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır...".
Ancak 5510 sayılı Yasa"nın 53.maddesi değişikliğe uğradığından, "sigortalılık hallerinin birleşmesi" halinde uygulanacak mevzuatı 5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesinden sonra iki döneme ayırmak mümkündür.
1) 01.10.2008-28.02.2011 tarihleri arasındaki dönemde sigortalının (4/1-a) ve (4/1-b) sigortalılık hallerine aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.
5510 sayılı Yasa"nın 5754 sayılı Yasa"nın 33.maddesi ile değişik 53.maddesine göre;
“Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır..."
2) 01.03.2011 ve sonrası dönemde ise sigortalının (4/1-a) ve (4/1-b) sigortalılık hallerine aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.
01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa"nın 33.maddesine göre;
"Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır..."
5510 sayılı Kanun"un Geçici 33. maddesine göre Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında 6111 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten (01.03.2011) öncesi için uygulanmaz.
Bunun yanı sıra 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanun’un 8.maddesinden de söz etmek gerekir. Buna göre; “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.”
Somut olayda, davacının önceden başlayıp devam eden sigortalılığın Bağ-Kur sigortalılığı olduğu açık olup üstünlük tanınması gereken sigortalılık Bağ-Kur sigortalılığıdır. Bu durumda davacının 31.12.2008 tarihine kadar devam eden Bağ-Kur sigortalılığı ile çakışan 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının iptal edilmesi gerekecek ve haliyle son yedi yıl içinde hizmet süresi fazla olan sigortalılık SSK sigortalılığı olmaktan çıkacaktır. Dolayısıyla yaşlılık aylığının iptali yerinde olup davalı Kurum işleminin hatalı olduğundan söz edilemeyecektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.