Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1078
Karar No: 2022/1875
Karar Tarihi: 16.02.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/1078 Esas 2022/1875 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/1078 E.  ,  2022/1875 K.

    "İçtihat Metni"

    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 3. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 4. İş Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı ... nezdinde 04.05.2009- 31.5.2014 tarihleri arasında şoför olarak aralıksız çalıştığını, işverence yapılan haksız fesih nedeniyle, davalıya karşı açmış olduğu işe iade davasının kabulüne karar verildiğini ve Yargıtay 7.Hukuk Dairesi’nin 2015/ 33989 esas, 2016/1799 sayılı kararı ile davacının davalı Belediyede işe iadesine karar verildiğini, işe iade için yasal süresi içinde müracaat etmesine rağmen işe başlatılmadığı gibi işçilik alacaklarının da ödenmediğini, davacının sendika üyesi olduğu için davalı idarenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmelerinden yaralanması gerektiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, 4 aylık boşta geçen süreye ilişkin ücret alacağı, işe başlatmama tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, brüt ilave tediye ücreti ile toplu iş gözleşmesi gereği eksik ödenen bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, zamanaşımı ve husumet itirazlarının olduğunu, davacının maaş ve diğer alacaklarının banka kanalıyla ödendiğini, Belediye ile davacı arasında iş akdi olmadığı için dava konusu edilen alacakların Belediye’den talebinin mümkün olmadığını, muvazaa olmadığını, davacının başvurusu neticesi İdarece ilgili karar gereği tazminatların eksiksiz olarak ödendiğini, İdarenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesi imza tarihinden sonra sendika üyesi olan davacının sendika üyeliği İdareye bildirilmediği için toplu iş sözleşmelerinden yararlanamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu:
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
    Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Temyiz Başvurusu:
    Karar, yasal süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    Gerekçe:
    1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2-Davacının davalı Belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanıp yararlanamayacağı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
    Toplu iş sözleşmesinden yararlanma, 6356 sayılı Kanunun 39. maddesinde; “ (1) Toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanır.(2) Toplu iş sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanır.(3) Toplu iş sözleşmesinin imza tarihi ile yürürlük tarihi arasında iş sözleşmesi sona eren üyeler de, iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe kadar toplu iş sözleşmesinden yararlanır.(4) Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bunun için işçi sendikasının onayı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma, talep tarihinden geçerlidir. İmza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibarıyla hüküm doğurur.” şeklinde düzenlenmiştir. Benzer düzenlemeler mülga 2822 sayılı Kanunun 9. maddesinde de bulunmaktadır.
    Taraflar arasında görülen ... 2. İş Mahkemesinin 2014/457 Esas 2015/218 Karar sayılı işe iade istemli dava dosyasında, Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 28.01.2016 gün ve 2015/ 33989 Esas 2016/1799 Karar sayılı kararı ile davalı ... ile ... İmar Teknik İnş.Tic. Ltd.Şti. arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu, davacının hukuki ve fiili işvereninin davalı ... olduğu tespit edilerek davalı ... tarafından yapılan feshin geçersizliğine ve davacının adı geçen işverende işe iadesine kesin olarak karar verilmiştir.
    Dosya kapsamına göre, davacının talebi davalı ... ile Belediye-İş Sendikası arasında imzalanan 01.01.2012-31.12.2013 ve 01.01.2014-31.12.2015 tarihlerini kapsayan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanabilmektir.
    Somut olayda; davacının 10.02.2012 tarihli sayılı yönetim kurulu kararıyla ... Sendikasına üye olduğuna dair üye kayıt fişi dosya kapsamında mevcut ise de, davacının üyeliğin işverene bildirildiği tarih bakımından gerekli araştırmanın yapılmadığı ve kesin olarak tespit edilmediği anlaşılmaktadır.
    Diğer taraftan, üye kayıt fişi ekinde gönderilen belgede davacının üyeliğinin iş kolu değişikliği nedeniyle 31.12.2013 tarihinde düşürüldüğünün belirtilmesine göre, davacının gerekli koşulları taşısa dahi ilgili toplu iş sözleşmelerinden, ancak üyeliğinin bulunduğu dönem itibarıyla yararlanabileceğinin düşünülmemesi de hatalıdır. Ayrıca, davacının sendika üyeliği ile ilgili bildirimler o tarihteki işvereni olan alt işveren şirkete bildirildiğinden, asıl işveren olan belediyeye bildirilmemesinin toplu iş sözleşmelerinden kaynaklanan hakların kazanılması yönünden bir engel teşkil etmeyeceğine dair İlk Derece Mahkemesi kabulü de hatalı olmuştur. Davacının, mülga 2822 sayılı Kanunun 9. maddesi ve 07.10.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6356 sayılı Kanunun 39. maddesi uyarınca 01.01.2012-31.12.2013, 01.01.2014-31.12.2015 ve 01.01.2016-31.12.2017 dönemlerini kapsayan toplu iş sözleşmelerinden yararlanma şartlarını taşıyıp taşımadığı belirlenmeli ve sonucuna göre davacının fark ücret talepleri ile ilgili olarak bir karar verilmelidir. Açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile verilen kararın bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
    3-Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
    Kanunun 225'nci maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.
    Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz (6100 sayılı Kanun Md. 226).
    Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf da yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır (6100 sayılı Kanun Md. 227-228).
    Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.
    Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez.
    Yemin edecek taraf gerçek kişi olup, yeminden evvel ölür veya fiil ehliyetini kaybederse yemin teklif edilmemiş sayılır. Yemin, bizzat tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir (6100 sayılı Kanun Md. 229 ilâ 232).
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 233’ncü maddesi uyarınca, yemin mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Değinilen madde gereğince yemin, “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” şeklinde yöneltilir ve yemin teklif edilen kimse tarafından “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” denilmek suretiyle eda edilmiş sayılır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 234 ve devamı maddeleri gereğince, okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.
    Yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya özürlü ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf da hazır bulunabilir. Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile yemin icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 237 ve müteakip maddeleri uyarınca, hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir. Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder. Yemin eda edildikten sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza davası, esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz.
    Somut olayda; davalı cevap dilekçesinde bildirdiği delil listesinde yemin deliline dayanmış olup, bilirkişi raporuna karşı verdiği dilekçesinde de yıllık izin kullanıp kullanmadığı konusunda davacıya yemin teklif ettiklerini açıkça belirtmiştir. Mahkemece, davalının yemin isteği konusunda yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda işlem yapılması geerkirken, bu hususta olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olmuştur.
    SONUÇ: Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,16.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi