9. Ceza Dairesi 2020/1260 E. , 2020/1335 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Tefecilik, Bedelsiz Senedi Kullanma,
Hüküm : Tefecilik suçu nedeni ile ayrı ayrı mahkumiyet,
Bedelsiz Senedi Kullanma iddiası ile ayrı ayrı beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar ... ve ..."ye yüklenen bedelsiz senedi kullanma suçundan doğrudan zarar görmeyen Hazine"nin davaya katılma hakkı ve hükmü temyiz etme yetkisi bulunmadığından, Hazine vekilinin bu suçtan kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin ayrı ayrı REDDİNE, incelemenin o yer Cumhuriyet savcısının Bedelsiz Senedi Kullanma suçundan verilen beraat hükmüne yönelik, sanıklar müdafiin ise tefecilik suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
1-Sanıklar ... ve ... hakkında bedelsiz senedi kullanma iddiasına yönelik verilen beraat hükümlerine karşı yapılan temyiz incelemesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan o yer Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-Sanıklar ... ve ... hakkında tefecilik iddiasına yönelik verilen mahkumiyet hükümlerine karşı yapılan temyiz incelemesinde;
A-Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 gün ve 2014/118 esas, 2016/208 sayılı kararında da belirtildiği üzere, tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, bu bağlamda TCK"nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun, kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı, değişik zamanlarda ve/veya farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında TCK"nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günün suç tarihi olduğu, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel sanık hakkında dava konusu olsun ya da olmasın tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması gerekeceği nazara alındığında; UYAP sisteminden yapılan sorgulamada; sanık ... hakkında, Karacasu Asliye Ceza Mahkemesi"nin 16/05/2014 gün ve 2013/114 Esas, 2014/96 Karar sayılı ilamıyla tefecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği, dosyanın temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2020/1670 Esasına kaydedildiği, suç tarihinin 2012 yılı Şubat ayı, iddianame tarihinin 14/11/2013 olduğu, hakeza temyize konu bu kamu davasında ise suç tarihinin 05/03/2010 iddianame tarihinin 22/08/2013 olması karşısında; mümkünse davaların birleştirilmesinden, kesinleşmesi veya birleştirme olanağının ortadan kalkması durumunda ise asılları veya onaylı örneklerinin bu dosya arasına konulmasından sonra suçun sübutu halinde sanıkların hukuki kesinti bulunmayan eylemlerinin bir bütün halinde zincirleme tek tefecilik suçunu oluşturması nedeniyle TCK"nın 3/1 ve 61/1. maddeleri de gözetilerek hukuki durumunun belirlenmesi, maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılabilmesi amacıyla, sanıkların alacaklı olduğu icra takip dosyalarının tespitiyle varsa takip borçlularının tanık sıfatıyla dinlenilmesi, sanıkların vergi mükellefi olması halinde vergi dairesince sanık hakkında vergi incelemesi yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmışsa onaylı bir örneğinin dosya arasına getirtilmesi, aksi durumda vergi inceleme raporu düzenlettirilmesi sonrasında hasıl olacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
B-Kabule göre de;
a)TCK"nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin 1. fıkrasında yedi bent halinde sayılan hususlarla, aynı Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasındaki "suç işleyen kişi hakkında fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur" şeklindeki yasal düzenlemeler ile dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, olayın oluş şekli, meydana gelen zararın ağırlığı ve kastının yoğunluğu hususları göz önüne alınarak temel cezanın hak ve nesafete uygun bir şekilde belirlenmesi gerekirken, TCK"nın 3/1. maddesindeki orantılılık ilkesine aykırı olarak temel cezanın suçun oluş biçimi ve tefeciliğe konu miktarla uyumlu olmayacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi,
b)Sanıkların sosyal ve ekonomik durumu şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile sanıklar hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak hükmedilen adli para cezalarının taksitlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi,
c)Sanık hakkında sicil kaydında yazılı Karacasu Sulh Ceza Mahkemesi"nin 07/05/2013 tarihinde kesinleşen 2012/125 Esas, 2013/368 Karar sayılı ilamıyla tekerrüre esas sabıkasının olmadığı halde sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması,
d)Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
e)Suç tarihinin dosya içerisinde bulunan senet fotokopisine göre senedin düzenlenme tarihi olan 15/03/2010 yerine karar başlığında 07/03/2013,11/03/2013 olarak gösterilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK"nın 232/2-c maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 07/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.