21. Hukuk Dairesi 2017/6280 E. , 2018/2438 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin, davalıya ait işyerinde çalışmakta iken geçirdiği iş kazası nedeniyle maddi zararlara uğradığını ileri sürerek fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 1,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Islah dilekçesiyle 82.902 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden faiziyle tahsilini talep etmiştir.
B)Davalı Cevabı;
Davalı vekili cevap ve beyanlarında; Davada zamanaşımı olduğunu ve davanın mükerrer olarak açıldığını, olay nedeni ile davacının herhangi bir maluliyetinin bulunmadığını, maluliyet tespitinin ilgili mevzuata uygun olmadığını, olayda tespit olunan maluliyet arasında uygun neden-sonuç bağının bulunmadığını, davacının gerekli özeni göstermediğini, zamanında kontrol ve tedavi işlemlerini yaptırmadığını, bu nedenle maluliyetin ortaya çıktığını, dava konusu olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kusurun tamamının kaza geçiren davacıda olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi:
1- Davacının maddi tazminat isteminin Kabulü İle; davacının 137.558,11 TL kusurlu kazanç kaybı peşin sermaye değerinden SGK tarafından davacıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin ve bağlanan gelirlerin rücu edilebilecek kısmı indirildikten sonra bulunan miktar için taleple bağlı kalınarak 82.903,00 TL maddi tazminatın 30.10.2013 kaza tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2- Davacının manevi tazminat isteminin Kısmen Kabulü İle; kaza tarihi, kazanın oluş şekli, davalı işverenin somut uyuşmazlıkta sorumlu olduğu %90 kusur oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının %13.1 olarak belirlenen maluliyet oranı, kaza tarihi, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı içtihatı birleştirme kararının içeriği ve öngördüğü koşulların olayda gerçekleşme biçimi, hak ve nesafet kurallarına göre taktir olunan 18.000,00 TL manevi tazminatın 30.10.2013 kaza tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin Reddine
GEREKÇE
“Davacının 30/10/2013 tarihinde davalı firmaya ait işyerinde çalışırken geçirdiği iş kazası sonucu dosya kapsamında bulunan SGK Sağlık Kurulu raporu ile SGK Yüksek Sağlık Kurulu"nun maluliyet raporundan da anlaşılacağı üzere %13,1 oranında malul kalacak şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır. 12/01/2016 tarihli SGK İş Kazası ve Meslek Hastalığı İnceleme Raporunda davalı işveren kurumu %90 oranında, sigortalı ..."ın %10 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, iş kazasında tarafların kusur durumlarının tespiti amacıyla işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetinin kusur incelemesi sonucunda talimat mahkemesi aracılığıyla tanzim ettirilen 04/06/2016 tarihli kusur raporuna göre dava konusu iş kazasının oluşumunda davalı işverenin %60 oranında, kazalı işçi ..."ın %20 oranında, kazanın meydana gelmesinde %20 oranında da kaçınılmazlık unsurunun bulunduğunun tespit edildiği, Sgk Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı inceleme raporu ile 04/06/2016 tarihli bilirkişi heyeti kusur raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere talimat mahkemesine gönderildiği, talimat mahkemesinin 06/10/2016 tarihli raporuna göre davalı işverenin %90 oranında, kazalı işçi ..."ın %10 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, 06/10/2016 tarihli kusur raporunun dosyamız kapsamına alınan denetmen soruşturma raporu ile uyumlu, kazanın meydana geliş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu, bu itibarla iş bu gerekçeli ve denetime elverişli kusur raporunun hükme esas alınması gerektiği kanaatine ulaşılmış, bu doğrultuda davalı işverenin somut uyuşmazlıkta dava konusu iş kazasının oluşumunda %90 oranında kusur dağılımının hükme esas alınması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde manevi tazminat isteminde bulunmadığı, 30/01/2017 tarihli ıslah dilekçesinde ise maddi tazminat talebini ıslah ettiği ve ayrıca 25.000,00 TL"lik manevi tazminat isteminde bulunduğu, dosya kapsamında bulunan 30/01/2017 tarihli sayman mutemedi alındıları ile de başvuru harcını ve ayrıca ıslah harcını karşıladığı, bu itibarla davacının ıslah dilekçesi sunup manevi tazminata ilişkin başvurma ve nispi harcını yatırıldığı da gözetildiğinde manevi tazminata yönelik istemin yeni bir dava niteliğinde olduğunun kabulü cihetine gidilerek ıslah dilekçesindeki manevi tazminat isteminin bu haliyle birleştirme istemli bir ek dava niteliğinde olduğu dikkate alınıp, bu doğrultuda davacının ıslahen yaptığı manevi tazminat isteminin de karara bağlanması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Davacının maddi zararının hesaplattırılması amacıyla tanzim ettirilen 24/01/2017 tarihli hesap raporunda davacı asilin davalı firmanın sorumlu olduğu %90 oranındaki kusuru karşılığı kusurlu kazanç kaybı değerinin 137.558,11 TL olduğunun hesaplandığı, bu tutardan SGK tarafından davacıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin ve bağlanan gelirlerin rücu edilebilecek kısmı olan ve % 90"lık kısmına karşılık gelen kısmı düşüldükten sonra bulunan ve davacının maddi tazminat miktarı olan 82.903,00 TL"nin ödenmesinin davalı firmayı zor durumda bırakacak fazlalıkta olmadığı anlaşılarak maddi tazminata hükmedildiği, diğer yandan davacı yanın manevi tazminat istemine ilişkin olarak yapılan değerlendirme sonucunda ise; kaza tarihi, kazanın oluş şekli, davalı işverenin somut uyuşmazlıkta sorumlu olduğu %90 kusur oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının %13.1 olarak belirlenen maluliyet oranı, kaza tarihi, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı içtihatı birleştirme kararının içeriği ve öngördüğü koşulların olayda gerçekleşme biçimi, hak ve nesafet kurallarına göre taktir olunan 18.000,00 TL manevi tazminatın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran miktarda olduğu kanaatine ulaşılarak davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine erişildiği belirtilmiştir.”
D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
“Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK"nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,”
GEREKÇE
"Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, tarafların istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.”
E)Taraf Vekillerinin Temyiz Nedenleri;
Davacı Vekili: İstinaf dilekçesindeki itirazlarını aynen tekrar ettiklerini, maddi tazminatın eksik hesap edilmesi nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozulmasını
Davalı Vekili: Kusur oranının rücu davasında kesinleşeceğini, SGK tarafından bağlanan gelirin tüm peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik ödeneğinin tamamının tazminattan tenzil edilmesi gerektiğini, Tazminatta hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, Pasif dönem hesabının hatalı olduğunu, 50- 60 yaş devresinde tüm yıl çalışacağının kabul edilerek yapılan hesabın hatalı olduğunu, Manevi tazminatın da fahiş olarak belirlendiğini beyanla ve temyiz incelemesinde dikkate alınacak sair sebeplerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dosyadaki yazılara, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacı vekilini tüm temyiz itirazları ile davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
Dava, davacı sigortalının iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; 82.903 TL maddi ve 18.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 30/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Somut olayda, 30/10/2013 tarihinde gerçekleşen iş kazası nedeniyle davacının %13,1 oranında malul kaldığı, davacının %10 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, mahkemece hükme esas alınan 10.01.2017 tarihli hesap raporunda maddi tazminat alacağının 82.903,10 TL olarak hesap edildiği anlaşılmıştır.
Tazminatın belirlenmesi için sigortalının pasif devre zararınında esas alınması gereken ücret konusunda uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten 01.01.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5615 sayılı yasanın 2.maddesiyle değişik 193 sayılı gelir vergisi kanununun Asgari geçim indirimi başlıklı 32. maddesine göre “Ücretin gerçek usûlde vergilendirilmesinde asgarî geçim indirimi uygulanır. Asgarî geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarının; mükellefin kendisi için % 50’si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için % 10’u, çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için % 7,5 diğer çocuklar için % 5’i dir. Gelirin kısmi döneme ait olması halinde, ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süreye isabet eden indirim tutarları esas alınır. Asgarî geçim indirimi, bu fıkraya göre belirlenen tutar ile 103 üncü maddedeki gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine uygulanan oranın çarpılmasıyla bulunan tutarın, hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanır. Mahsup edilecek kısmın fazla olması halinde iade yapılmaz. Öte yandan, pasif devre de herhangi bir işte çalışılmasa bile, sigortalının salt yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesinin ekonomik bir değer taşıması nedeniyle bundan yoksun kalan bakımından bir zarar oluşacağı ve bu zararın karşılanması amacıyla pasif devre zararının hesaplanması gerektiği, bu zararın hesaplanması sırasında esas alınması gereken ücretin asgari ücret olduğu Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer bir deyişle pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Bu duruma göre ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif devre zararının hesaplanması sırasında dikkate alınamayacağı açıktır.
Somut olayda, hükme esas alınan hesaba ilişkin bilirkişi raporundan pasif dönem zarar hesabı yapılırken asgari geçim indiriminin de hesaplamaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; mevcut hesap raporu dikkate alınmak suretiyle, bu raporun pasif dönem hesabı için esas alınacak ücretin asgari geçim indirimsiz asgari ücret olacağı gözetilerek tespit edilecek maddi tazminattan taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle davalı tarafı sorumlu tutmaktan ibarettir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde Davalıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine 19/03/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.