10. Hukuk Dairesi 2011/18684 E. , 2012/1056 K.
"İçtihat Metni"Davacı, tahsis talep tarihi itibariyle 20 yıl 7 ay sigortalı olduğunun, 29.06.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı tahsisi gerektiğinin tespitine, ödenmeyen aylıklarının faizi ile tahsiline ve yersiz ödediği primlerin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve..... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya içeriğinden, 09.01.2001-31.12.2001 tarihleri arasında vergi kaydı, 05.02.2001-31.12.2001 tarihleri arasında oda kaydı, 08.02.2001-04.02.2002 tarihleri arasında esnaf sicil kaydı bulunan ve 08.04.2009 tarihinden itibaren limited şirket ortağı olan davacının, Kurumca, ev hanımı olarak 06.02.1980 tarihli bildirge ile, 01.03.1980 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasanın 79. maddesi kapsamında sigortalı olarak tescil edildiği ve Kurumca, 01.03.1980-31.03.1992 tarihleri arasında isteğe bağlı, 09.01.2001-31.12.2001 tarihleri arasında zorunlu, 01.04.2002 tarihinden itibaren de isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilmekte iken, 01.02.1983-30.06.1995 tarihleri arasındaki kesintili 506 sayılı Yasaya tabi çalışmaları gözetilerek isteğe bağlı sigortalılığı sonlandırılarak, 01.03.1980-31.01.1983 ve 01.04.1992-31.07.1993 tarihleri arası isteğe bağlı, 09.01.2001-31.12.2001 tarihleri arasında zorunlu, 01.04.2002-30.10.2002 ve 27.01.2009-07.04.2009 tarihleri arasında isteğe bağlı, 08.04.2009 tarihinden itibaren de zorunlu 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabul edilerek, 29.06.2009 tarihli tahsis talebinin sigortalılık süresi yönünden yaşlılık aylığı şartları oluşmadığı için ret edildiği anlaşılmaktadır. Bu hali ile taraflar arasındaki uyuşmazlık, 01.02.1983-31.03.1992 ve 01.11.2002-26.01.2009 tarihleri arasındaki Kurumca kabul edilmeyen isteğe bağlı sigortalılık sürelerine yönelik bulunmakta olup, bu tespitler çerçevesinde davanın yasal dayanağı, 1479 sayılı Yasanın 79. maddesi ile 35 ve devamı maddeleridir.
14.09.1971 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 79. maddesinde, en az 2 tam yıl bu Kanuna göre sigortalı bulunanların, kendilerine, daha önce malullük veya yaşlılık aylığı bağlanmamış olmak şartiyle, 24 üncü maddede belirtilen sigortalılık niteliğini kaybettiklerinde, Kuruma yazılı olarak istekte bulunmak suretiyle, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edebilecekleri hüküm altına alınmış iken, 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile 24 üncü madde kapsamına girmeyenlerin aynı maddenin a, b, c fıkralarında sayılanlar dışındakiler ile ev kadınları ve Türkiye’de ikamet eden Türk asıllı yabancı uyrukluların, Kuruma yazılı olarak başvurmak suretiyle isteğe bağlı sigortalı olabilecekleri belirtilmiş, 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, bu kez, İsteğe bağlı sigortalılığın, sigortalının tescil talebinin Kuruma intikal ettiği tarih itibariyle başlayacağı, terk talebinin Kuruma intikal ettiği tarihte veya diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi olarak çalışmaya başlama ile sona ereceği, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede de; bu Kanunun 24 üncü maddesinin (I) numaralı bendi kapsamına girmeyenlerden, aynı maddenin (II) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentlerinde sayılanlar dışında kalanların, ev kadınları ve Türkiye"de ikamet eden yabancı uyrukluların talepleri halinde isteğe bağlı sigortalı olabilecekleri, isteğe bağlı sigortalılığın, sigortalılık tescil talebinin Kuruma intikal ettiği tarih itibariyle başlayacağı ve terk talebinin Kuruma intikal ettiği tarihte veya diğer sosyal güvenlik kanunlarına tâbi olarak çalışmaya başladığı tarihten bir gün önce veya sigortalının toplam borcunun üç aylık prim ve ceza tutarından fazla olması halinde sigortalının daha önce ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle sona ereceği hüküm altına alınmıştır.
Anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde, davacının 01.03.1980 tarihinden itibaren başlayan isteğe bağlı sigortalılığının, Kurumca zorunlu sigortalılığın başladığı tarih itibariyle durdurulmasında isabetsizlik yok ise de; davacının 01.04.1992 tarihi ve sonrasındaki af kapsamında geçmişe yönelik prim ödemelerinin varlığı karşısında, anılan ödemelerin, ihtilaf konusu 01.02.1983-31.03.1992 tarihleri arasındaki zorunlu sigortalılık süreleri haricindeki isteğe bağlı sigortalılık sürelerini kapsayıp kapsamadığı belirlenmeli, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, Kurumun geçmişe yönelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, anılan döneme yönelik sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilmeli, ihtilaf konusu olan 01.11.2002-26.01.2009 tarihleri arasındaki dönem yönünden de, Kurum kayıtlarına 01.04.2002 tarihinde intikal eden dilekçe ile isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilen ve 30.04.2002 tarihinden itibaren düzenli prim ödemeleri bulunan davacının, 30.10.2002 tarihi itibariyle isteğe bağlı sigortalılığının sonlandırılması işleminin gerekçesi Kurumdan araştırılmalı, sigortalılığın geçerli bir sebeple sonlandırıldığının anlaşılması halinde, davacının, ihtilaf konusu dönemde devam eden prim ödemelerinin varlığı nedeniyle, Kurumca kabul edilen sigortalılık sürelerine yönelik prim borçları haricinde ödediği primlerin bulunup bulunmadığı araştırılarak, gerekirse Kurumdan celp edilecek
kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, davalı Kurumun kabul ettiği sigortalılık süreleri için ödenmesi gereken prim borçları dışında davacının ödediği primlerin, yazılı talep olmasa bile isteğe bağlı sigortalılık iradesi yerine geçtiği gözetilerek, anılan Yasanın yukarıda zikredilen, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile düzenlenen hali de nazara alınarak, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre belirlenmelidir.
Bu çerçevede, davacının sigortalılık süreleri tespit edildikten sonra, tahsis talep tarihi itibariyle kabul edilen sigortalılık süreleri gözetilerek prim borcunun varlığı araştırılmalı ve yaşlılık aylığı tahsisi şartları değerlendirilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 389. maddesinin “Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmıyacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır.” yönündeki amir hükmüne de aykırı olarak, infazda tereddüt oluşturacak şekilde, davacının, ihtilaf konusu olan ve kabul edilen sigortalılık süreleri hükümde gösterilmeyerek, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Kabule göre de; yaşlılık aylığı tahsis tarihi sonrasında ödenen primlerin iadesinde, davacının, tahsis sonrasında devam eden limited şirket ortaklığına dayalı olarak 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalığının varlığı karşısında, anılan primlerden, 1479 sayılı Yasanın Ek 20. maddesinin “Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlananlardan, 24 üncü maddenin (l) numaralı bendinde belirtilen çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya başlayanların, sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklarından, aylığın bağlandığı veya tekrar çalışmaya başlanıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil % 10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” hükmü gözetilerek, sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılarak, iade edilecek prim tutarı belirlenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde tarafların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 30.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.