8. Hukuk Dairesi 2017/12219 E. , 2017/10527 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu 30, 34, 35, 38 ve 59 parsel sayılı taşınmazlarda ....İ tarafından kamulaştırma işlemleri yapılacağını açıklayarak, Kamulaştırma Kanununun 19/son maddesi gereğince dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan bahçe, istinad duvarı,su deposu, kuyu, havuz ve evin vekil edeni tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazların Hazine adına kayıtlı olduğunu, davacının işgalci olduğunu, muhdesatların haksız el atma olarak değerlendirilmesi gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuş, dahili davalı ... ile ihbar olunan ... savunmada bulunmamışlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 30, 34, 35, 38 ve 59 parsel nolu taşınmaz üzerinde bulunan,.... 09.05.2014-17.11.2014 tarihli rapor ve krokilerinde gösterilen ve 08/12/2014 tarihli inşaat mühendisi ...n raporunda belirtilen 2 adet su havuzu, tuvalet, ambar, demir boru direkli kafes telli çiti, 1 adet keson su kuyusu, 1 sondaj su kuyusu ile 29/09/2014 tarihli ziraat bilirkişi ....aporunda belirtilen 20 adet incir ağacı, 23 adet badem ağacı, 121 adet bağ ağacı ve 121 adet fıstık ağacı niteliğindeki muhtesadın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re"sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir(HMK 114/1 -h, 115 m.)
Öğretide ve Yargıtay"ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
26.05.2004 gün ve 5177 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmünde "Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11. madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir" denilmektedir. Bu hükümle başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla zilyetliği tespit davası açma hakkı tanınmıştır. Ancak, kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman, aktif dere yatağı niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları, bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecekleri, bu nedenle de bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesatlara da hukuki değer verilemeyeceği gözönüne alınmalıdır.
Somut olaya gelince; Mahkemece, hüküm fıkrasında dava konusu 30, 34, 35, 38 ve 59 parsel nolu taşınmazlar üzerinde bulunan muhdesatlara ilişkin davanın kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de, hangi muhdesatın hangi parselde veya köy boşluğunda kaldığı anlaşılmadığı gibi, uzman fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda muhdesatların üzerinde bulunduğu köy boşluğu niteliğindeki taşınmaz hakkında yapıldığı öne sürülen kamulaştırma ile ilgili kayıt ve belgelerle, kamulaştırma haritası getirtilip uygulanmamış, muhdesatların bulunduğu taşınmazın kamulaştırma sahası içinde kalıp kalmadığı belirlenmemiştir. Bundan ayrı, fen bilirkişinin 09.05.2014-17.11.2014 tarihli rapor ve krokilerinde tespitine karar verilen ambarın bir kısmının 71 parsel, su kuyusunun 30 parsel ve havuzun 29 parsel sayılı taşınmazda kaldığı belirtilmiş ise de 71, 30 ve 29 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının dosya arasında bulunmadığı görülmüştür. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında kamulaştırma sözkonusu ise kamulaştırılan taşınmaz maliklerinin ya da mirasçılarının davada taraf olarak yer almaları zorunludur.
O halde Mahkemece, öncelikle tespitine karar verilen muhdesatların üzerinde bulunduğu dava konusu 71, 30 ve 29 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına alınması, mahallinde yeniden keşif yapılarak dava konusu muhdesatların duraksamaya meydan vermeyecek şekilde hangi parsel içinde ya da tapusuz alanda kaldığının belirlenmesi, kamulaştırmaya ilişkin evraklar ve kroki de eklenerek, dava konusu muhdesatların yer aldığı taşınmazların kamulaştırmaya konu olup olmadığının belirlenmesi, fen bilirkişi tarafından düzenlenen 09.05.2014 tarihli bilirkişi raporu ve krokisindeki muhdesatlar, kamulaştırma krokisi ile çakıştırılarak, muhdesatların bulunduğu bölümün kamulaştırılıp kamulaştrılmadığının tespit edilmesi ve bu hususları gösterir teknik bilirkişiye uygulama ve denetime elverişli basit kroki düzenlettirilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan muhdesatlarla ilgili infazda kuşku oluşturmayacak şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar veriBaşkan