
Esas No: 2014/699
Karar No: 2016/845
Karar Tarihi: 22.06.2016
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/699 Esas 2016/845 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.07.2012 gün ve 2010/1222 E., 2012/368 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.07.2013 gün ve 2012/15102 E., 2013/12699 K. sayılı ilamı ile;
"...Dava, kişilik haklarına haksız saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Kayseri Büyükşehir Belediyesinde görevli olduğunu, davalının 13/12/2010 tarihli T.B.M.M. Meclis Plan ve Bütçe görüşmelerinde ve devamında 14/12/2010 tarihli basın toplantısındaki beyanlarında, Kayseri Büyükşehir Belediyesinde on yedi kişilik bir rüşvet çetesinin bulunduğunu ileri sürdüğünü, kendisinin de belediye çalışanı olduğunu ve adının davacının beyanlarına dayanak gösterdiği dava dışı Hacı Ali Hamurcu"nun savcılık ifadesinde geçtiğini hakkında rüşvet almaktan dolayı soruşturma yürütüldüğünü ancak savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, davacının kesinleşen bu karara ve aradan geçen zamana rağmen davaya konu açıklamalarda bulunduğunu bu durumun kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu beyanla uğranılan manevi zararın davalıdan tazminini talep etmiştir.
Davalı, beyanlarında davacının isim veya sıfatı gibi tanımlayıcı ibarelere yer verilmediğini, doğrudan davacının şahsına yönelik beyan, düşünce, yorumlarda bulunulmadığını, davacının haklarına doğrudan bir müdahale olmadığından matufiyetin oluşmadığını beyanla açılan davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalının ana muhalefet partisi genel başkanı olması nedeniyle eleştiride bulunmasının hukuka aykırılık teşkil etmediği, davacının ismi bildirilmeden genel olarak Kayseri Büyükşehir Belediyesi"nde yolsuzluklar olduğundan bahisle halkın bilgilendirilmesinde kamu yararı olduğu ve kişilik haklarına saldırı bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.
Davaya konu olan olayda; davalı ana muhalefet partisi genel başkanı beyanlarında, dava dışı Hacı Ali Hamurcu adlı şahsın ifadelerini dayanak almıştır. Dosya kapsamından, bu şahsın Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen dolandırıcılık iddiasına dayalı 2007/17518 sayılı soruşturma dosyası sırasındaki savunmalarında davacının da içinde bulunduğu belediye çalışanları hakkında rüşvet aldıklarına yönelik ihbarda bulunduğu ve 17/07/2007 tarihinde bu yönde ayrıca ifade verdiği anlaşılmaktadır. Sonrasında kendisi hakkında Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasında 2007/253-2008/3 sayılı ilamla kamu kurum ve kuruluşları ve benzeri tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan ceza verilmiş ve karar Yargıtay 11.Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleşmiştir. Hacı Ali Hamurcu"nun bahsi geçen ihbar ve şikayeti sonucunda davacı dâhil elli kişi hakkında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2007/24740 sayılı soruşturma dosyasında 12/03/2008 tarih ve 2008/3088 sayılı kararla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Yine aynı şekilde yürütülen idari soruşturmada da 03/07/2007 tarihli muhakkik raporunda "...iddialar soyut olduğundan ilgililer hakkında soruşturma açılmasına yer olmadığına..." dair karar verilmiştir. Tüm bu gelişmelere rağmen ve davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği halde, davalı tarafından aradan 2-3 yıl zaman geçtikten sonra yapılan açıklamalarda bahsi geçen Hacı Ali Hamurcu adlı şahsın beyanlarına atıfta bulunularak 13/12/2010 tarihli T.B.M.M oturumunda "...17/07/2007 tarihinde Hacı Ali Hamurcu diye bir yurttaş -Kayseri Büyükşehir Belediyesinde çalışıyor- gidiyor polise rüşvet çarkının nasıl döndüğünü ayrıntılarıyla anlatıyor, 26 sayfa. Arkasından imzalıyor ve kendisi bu itiraflarda bulunuyor... Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı ve diğer belediye görevlilerine isnat edilen suç Türk Ceza Kanunu 252"sine giriyor, rüşvet suçunu oluşturduğundan..." şeklindeki ve devam sözleri ile yine 14/12/2010 tarihinde yapılan basın toplantısında sarfettiği "...biz o on yedi kişilik çeteyi nasıl bire indirdin, hangi gerekçeyle bire indirdin, biz onu soruyoruz... Kayseri"de dönen rüşvet tezgahının bir parçası olur... rüşveti biz ben alıyordum, dağıtıyordum. Bizim bir çetemiz vardı diyen adam şu anda Ergenekon"da yatıyor..." şeklindeki sözlerin davacının ismi açıkça belirtilmese dahi davalı beyanlarına tarihi de verilerek dayanak gösterilen şikayetçi Hacı Ali Hamurcu"nun soruşturma dosyasındaki 17/07/2007 tarihli ifadesinde davacının isminin açıkça zikredilmesi ve davalının konumu gereği beyanlarının basında geniş yer bulması karşısında, davacının kişilik haklarına hukuka aykırı olarak saldırıda bulunulduğu açık olup uygun miktarda bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken talebin tümden reddi doğru bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir..."
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kişilik haklarına haksız saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalının ana muhalefet partisi genel başkanı olması nedeniyle eleştiride bulunmasının hukuka aykırılık teşkil etmediği, davacının ismi bildirilmeden genel olarak Kayseri Büyükşehir Belediyesi"nde yolsuzluklar olduğundan bahisle halkın bilgilendirilmesinde kamu yararı olduğu ve kişilik haklarına saldırı bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekilince temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece, ilk hükümdeki gerekçeler yanında, bozulan ilk kararında hiç yer vermediği davalının aynı konuşması sebebiyle farklı davacı tarafından açılan manevi tazminat istemli davanın reddine dair (Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.07.2012 gün ve 2010/1228 Esas, 2012/369 Karar) verilen hükmün Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.07.2013 gün ve 2012/17888 Esas, 2013/12707 Karar sayılı kararı ile onandığı belirtilerek önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin ilk kararının gerekçesinde dayandığı maddi olgunun dışında yeni bir delile, yeni bir maddi olguya dayanması ve gerekçesini de bu yeni maddi olgu yönünde değiştirerek karar vermiş olması halinde, usulünce verilmiş bir direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkemece ilk kararda direnildiği belirtilmiş ise de, bozmaya konu önceki kararın gerekçeleri yanında ve ilk kararında hiç yer vermediği davalının aynı konuşması sebebiyle farklı davacı tarafından açılan manevi tazminat istemli davanın reddine dair (Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.07.2012 gün ve 2010/1228 Esas, 2012/369 Karar) verilen hükmün Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.07.2013 gün ve 2012/17888 Esas, 2013/12707 Karar sayılı kararı ile onandığı belirtilerek gerekçe değiştirilmek suretiyle önceki kararda direnilmiştir.
Bu durumda, temyize konu karar gerçekte mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3. maddesi anlamında direnme kararı niteliğinde olmayıp, Özel Dairenin bir başka ilamından esinlenilerek yapılan incelemeye; diğer bir ifade ile yeni delile dayalı yeni bir hüküm niteliğindedir (Hukuk Genel Kurulunun 09.03.2016 gün ve 2014/12-956 E., 2016/297 K. sayılı kararı).
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bazı üyeler tarafından, yerel mahkemenin direnme kararında aynı yöndeki davanın reddine dair verilen kararın Özel Daire tarafından onandığının bildirilmesinin, diğer bir deyişle Özel Daire kararına atıf yapılmasının yeni hüküm niteliğinde olmadığı gerekçesiyle incelemenin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle kabul edilmemiştir.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.06.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.