16. Hukuk Dairesi 2016/11095 E. , 2019/1414 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 05.03.2019 gün ve saatte temyiz eden.... ile aleyhine temyiz istenilen Hazine vekili Avukat .... geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda ... Köyü çalışma alanında bulunan 1039 parsel sayılı 360.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu belirtilerek tarla niteliği ile Hazine adına 1980 yılında tespit ve 1995 yılında hükmen tescil edilmiş, 2012 yılında yapılan kullanım kadastrosu sırasında taşınmazın ifrazı ile 2202, 2206, 2220 ve 2225 parsel sayılı muhtelif yüzölçümlü taşınmazlar kullanım kadastrosuna tabi tutulmuş, ifrazdan sonra kalan 97.943,11 metrekare yüzölçümündeki bölümü ise 1039 parsel numarasıyla sarı alanda (öncesinden beri orman olmadığı) kaldığından dolayı kullanım kadastrosu dışında bırakılmıştır. Davacı ... Göde, 1970 yılından bu yana zilyetliğinde bulunan bir kısım taşınmazının kullanım kadastrosuna tabi tutulmadığını öne sürerek adına tescili istemiyle Kadastro Mahkemesi"nde açtığı davada verilen görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davacının tapu iptali ve tescil davasının reddine, fen bilirkişileri tarafından düzenlenen harita ve raporda 1039 parsel içinde kalan ve (A), (B), (C) harflariyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin kullanıcısının davacı olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde davacı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,
2- Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, ancak kullanım kadastrosu kapsamına alınmadığı bu haliyle idareyi kullanım kadastrosu kapsamına dahil edilmesi yönünde zorlayıcı karar verilemeyeceği ancak; taşınmazların davacının kullanımında olduğunun tespitinde davacının hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Çekişmeli 1039 parsel sayılı taşınmazın öncesinde 360.000,00 metrekare yüzölçümlü olarak orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle Hazine adına tespit edildiği, davacı ... (aynı zamanda eldeki dosyanın davacısı) ve arkadaşlarınca kendilerine ait taşınmaz bölümlerinin adlarına tescili istemiyle açılan dava sonucunda, Kadastro Mahkemesi"nin 04.10.1994 tarih 1984/1540-1994/2671 Esas sayılı ilamıyla taşınmazın öncesinin orman olması nedeniyle davacıların davalarının reddine taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiği, ancak davacıların kullandıkları taşınmaz bölümleri üzerinde bulunan meyve ağaçlarının muhdesat olarak beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verildiği ve hükmün Yargıtay denetiminden geçerek 28.09.1995 tarihinde kesinleştiği, 2012 yılında yapılan kullanım kadastrosu sırasında ise ifraz edilerek 2202, 2206, 2220 ve 2225 parsel numarasıyla bir bölümünün kullanım kadastrosuna tabi tutulduğu, ifrazdan sonra kalan 97.943,11 metrekare yüzölçümündeki bölümünün ise 1039 parsel numarasıyla sarı alanda (öncesinden beri orman olmadığı) kaldığından dolayı kullanım kadastrosu dışında tutulduğu görülmektedir. Eldeki davanın ilk olarak açıldığı Kadastro Mahkemesi"nin 2012/617 Esas sayılı ve bilahare görevsizlik sonucunda gönderildiği Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasında yapılan keşif sonucunda fen bilirkişilerince düzenlenen birbirleriyle uyumlu raporlarının incelenmesinde davacı ... Göde"nin adına tescilini talep ettiği ve (A), (B), (C) harfleriyle gösterilen bölümlerinin de içinde olduğu 1039 parsel sayılı taşınmazın 97.943,11 metrekare yüzölçümündeki bölümünün evveliyatından beri orman sayılmayan yerlerden olduğu ve 1942 tarihinde yapılan orman tahdidinde de orman sınırları dışında bırakıldığı halde orman tahdit haritasındaki bir kısım orman sınır noktalarının yanlış uygulanması sonucunda orman tahdidi içinde kalan yer olduğu 1961 tarihinden önce orman niteliğini kaybettiği belirtilerek 1974 yılında orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 1980 yılında yapılan tesis kadastrosunda da bu nedenle Hazine adına tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar öncesinin orman olmadığı kabul edilse dahi davacı ... Göde ve arkadaşları ile Hazine arasında Kadastro Mahkemesinde görülen 1984/1540 Esas sayılı davanın kesin hüküm niteliğinde olduğu, kesin hükmün dava şartı olup yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerektiği açıktır. Söz konusu dosyada verilen hükme esas fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 6800 metrekare yüzölçümündeki bölüm üzerinde bulanan 50 adet 10-50 yaşlarındaki zeytin ağaçlarının ... adına muhdesat olarak gösterilmesine karar verildiği, bu bölümün ise 2012 yılında yapılan kullanım kadastrosuna tabi tutulan 2202 parsel içinde kaldığı eldeki dosyanın konusu olan (A), (B) ve (C) harfleriyle gösterilen taşınmazların ise 1984/1540 Esas sayılı Kadastro Mahkemesi"nin hükmüne esas fen bilirkişi raporunda ise (V) ve (Y) harfleri ile gösterilen bölümler olduğu, bu bölümler üzerinde gerek kesin hükme esas Kadastro Mahkemesi"nce yapılan keşif sonucunda verilen zirai bilirkişi raporundan, gerekse eldeki dosyada verilen zirai bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde muhdesat bulunmadığı ve tarla olarak kullanıldığı görülmektedir. Diğer bir anlatımla eldeki davanın konusu olan (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmazlar hakkında taraflar arasında kesin hüküm niteliğinde bulunan 1984/1540 Esas sayılı ilam ile beyanlar hanesinde davacı ... lehine şerh verilmediğine, lehe başka bir hüküm kurulmadığına ve Hazine adına tapu kaydı oluştuğuna göre, tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği gözetilerek davanın tümden reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi; kabule göre de 3402 sayılı Kadastro Kanunu"na 6099 sayılı Yasa ile 11.01.2011 tarihinde eklenen 36/a maddesi uyarınca kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı Kadastro Mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmayacağı düzenlenmiş olmasına rağmen anılan kanun maddesi yanlış yorumlanarak kendisini vekille temsil ettiren davalı Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi dahi isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile davacının kullanıcı olduğunun tespitine dair usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.