3. Hukuk Dairesi 2017/5547 E. , 2019/2134 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl itirazın iptali ve karşı alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve karşı davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı-karşı davalı vekili asıl davada; müvekkil şirket ile davalı arasında avm’deki bağımsız bölümün 5 yıl süreyle kiralanması amacıyla 15/10/2012 tarihinde başlayan kira sözleşmesi akdedildiğini, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranarak hiçbir haklı sebep yokken, sona erme tarihinden önce 01/05/2014 tarihinde anahtar teslim tutanağı imzalayarak sözleşmeyi feshettiğini ve kiralanan yeri tahliye ettiğini, sözleşmedeki 23.2 maddesine göre muaccel hale gelen 12 aylık garanti edilen asgari kira bedelinin ortak alan ve genel giderleri ve reklam bedellerinin cezai şart olarak tahsili amacıyla müvekkil şirket adına icra takibi başlatıldığını, takibe haksız itiraz edildiğini belirterek; itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili karşı davada; davacı şirketin kira sözleşmesi ile üzerine düşen edimleri yerine getirmeyerek müvekkilinin zarar etmesine sebep olduğunu, defalarca şifahi görüşmeler de davacının duyarsız davranışları sebebi ile 17/03/2014 tarihinde noterden ihtarname çekilerek kira sözleşmesinin revize edilmesinin talep edildiği, taleplerinin kabul edilmemesi nedeniyle haklı nedenlerle sözleşme fesih edilmek zorunda kalındığını, talep edilen cezai şartın hakkaniyete aykırı olduğunu, kira sözleşmesi ile birlikte depozito bedeli olarak teminat mktubu verildiğini belirterek; depozito bedeli olarak verilen 7.603.Euro teminat mektubunun iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; asıl dava yönünden davalı şirketin defter ve tüm evrakları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonunda borca batık olduğu, öz varlığının bulunmadığı, bu durumda dava konusu cezai şartı ödemesinin imkansız hale geldiği, cezai şartın iadesine ilişkin koşullar oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine, karşı dava yönünden ise kira sözleşmesinin 10 madde son fıkrasında "kiracı sözleşme fesh edilse ve /veya kiracı tarafından sözleşmeden cayılsa dahi iş bu maddenin a, b, c bendlerinde belirtilen peşin olarak yaptığı ödemeler ile ilgili faiz de dahil olmak üzere herhangi bir iade ve / veya başkaca hak ve talepte bulunmayacağının kabul , beyan ve taahhüt etmiştir " hükmü gereği karşı davacının depozitonun iadesini talep edemeyeceği gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Asıl davaya yönelik temyiz incelemesinde;
Taraflar arasında düzenlenen 15/10/2012 tarihli 5 yıllık kira sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 23.2 maddesinde; kiracının sözleşmeyi süre bitimini beklemeden feshetmesi durumunda cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, kiralama süresi sona ermeden davalı kiracının 30/04/2014 tarihli anahtar teslim tutanağı ile tahliye ettiği görülmektedir.
Davacının bu maddeye göre talep ettiği tazminat TBK" nun 179 vd. maddelerinde düzenlenen cezai şart niteliğindedir.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi (Ahde Vefa- Pacta Sunta Servanda) yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır.
Cezai şartı düzenleyen TBK.nun 179/1 (BK.nun 158/1). maddesi; "Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir." hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 182/1.(BK.nun 161/1) maddesinde; "Taraflar, cezanın mikarını serbestçe belirleyebilirler." denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında yer alan; "Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir." hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re"sen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir.
Bir davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, sözleşmenin süresi, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul (adil) ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı esas alınarak belirlenmelidir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, Yargıtay denetimine elverişli esaslara dayanması da zorunludur.
Cezai şartın indirilmesini gerektiren hallerde, hakim her şeyden önce alacaklının menfaatini gözönünde tutmalı, menfaatlerin ne dereceye kadar ihlal edildiğini araştırmalı, davalının kusurunun ağırlığını ve tarafların içinde bulunduğu durum gözönünde tutmalıdır. Ceza, alacaklının uğradığı zarar ile ihlal edilen menfaatlerle makul bir surette mütenasip olmalıdır.
Esasen TTK’nun 22. Maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan ceza tutarı borçlunun iktisaden sarsılmasını, çöküntüye uğramasını mucip olacak ise indirim isteyebileceği uygulamada kabul edilmektedir.
O halde; mahkemece; davalı-karşı davacı kiracının sözleşmede belirlenen cezai şart ödemekle yükümlü olduğu belirlenmekle, borca batıklık ve öz varlığının bulunmamasının cezai şarttan indirim nedeni kabul edilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın tamamen reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Karşı davaya yönelik temyiz incelemesinde;
Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin 10. maddesinde kiracının sözleşme anında 7.603 euro depozito bedeli olarak banka teminat vereceği, aynı maddenin son fıkrasında , "kiracı sözleşme fesh edilse ve /veya kiracı tarafından sözleşmeden cayılsa dahi iş bu maddenin a, b, c bendlerinde belirtilen peşin olarak yaptığı ödemeler ile ilgili faiz de dahil olmak üzere herhangi bir iade ve / veya başkaca hak ve talepte bulunmayacağının kabul , beyan ve taahhüt etmiştir " hükmü yer aldığı, sözleşmenin depozito güvence bedeline ilişkin özel hükümler içeren 13.1 maddesinde ise; söz konusu depozitonun kiracının sözleşmeden doğacak tüm borçları, tazminatları, cezai şartları, kira ve her türlü ferileri ... doğacak borçlarının teminatı olarak verildiğinin açıklandığı, 13.5. maddeye göre de depozitonun kiracının fiilen tahliye ederek, tahliye teslim tutanağının imzalanmasından sonra ...kiraya verenin kira bedelleri, sözleşmeden kaynaklanan hak, alacak, cezai şart , tazminatları.... ödenmiş olması kaydıyla iade edileceği kararlaştırılmıştır.
O halde, mahkemece, taraflar arasından sözleşmenin depozito iadesine ilişkin özel hükümler içeren 13.5. maddesi hükmü kapsamında, teminat mektubunun geçerlilik süresinin belirlenmesinin ardından iade koşullarının oluşup oluşmadığının asıl davayla birlikte değerlendirilmesiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı-karşı davalı yararına, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı yararına HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.