8. Hukuk Dairesi 2017/12215 E. , 2017/10526 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, dava konusu kısmen köy boşluğu, kısmen de 78 parsel sayılı taşınmazlarda.... tarafından kamulaştırma işlemleri yapılacağını açıklayarak, Kamulaştırma Kanunu 19/son maddesi gereğince dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan bahçe, istinat duvarı, ahır ve evlerin 1/2 şer oranda vekil edenleri tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazların Hazine adına kayıtlı olduğunu, davacının işgalci olduğunu, muhdesatların haksız el atma olarak değerlendirilmesi gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuş, dahili davalı ... ile ihbarda bulunulan ... savunmada bulunmamışlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile, köy boşluğunda bulunan, .... 09.05.2014 tarihli rapor ve krokisinde gösterilen ve 22/09/2014 tarihli inşaat mühendisi ...."un raporunda belirtilen 110 m2"lik İki katlı ev, 24,80 m2"lik ahır ve 1.50 metre yüksekliğinde 18.26 metre uzunluğunda taş duvar ile 29/09/2014 tarihli ziraat bilirkişi ....n raporunda belirtilen 1 adet Asma ve 1 adet dut ağacı niteliğindeki muhdesatın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması(6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re"sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir. (HMK 114/1-h, 115 m.)
Öğretide ve Yargıtay"ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
26.05.2004 gün ve 5177 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmünde "Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11. madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir" denilmektedir. Bu hükümle başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaşma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla zilyetliği tespit davası açma hakkı tanınmıştır.
Somut olaya gelince; Mahkemece, köy boşluğunda bulunan muhdesatların kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de, uzman fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda muhdesatların üzerinde bulunduğu köy boşluğu niteliğindeki taşınmaz hakkında yapıldığı öne sürülen kamulaştırma ile ilgili kayıt ve belgelerle, kamulaştırma haritası getirtilip uygulanmamış, muhdesatların bulunduğu taşınmazın kamulaştırma sahası içinde kalıp kalmadığı belirlenmediği gibi, davada iki davacı bulunduğu halde muhdesatların davacıya ait olduğunun tespitine karar verildiği görülmüştür.
O halde Mahkemece, gerek görüldüğü takdirde mahallinde yeniden keşif yapılarak dava konusu muhdesatların yer aldığı tapusuz alandaki taşınmazın kamulaştırmaya konu olup olmadığının belirlenmesi, fen bilirkişi tarafından düzenlenen 09.05.2014 tarihli bilirkişi raporu ve krokisindeki muhdesatlar, kamulaştırma krokisi ile çakıştırılarak, muhdesatların bulunduğu bölümün kamulaştırılıp kamulaştrılmadığının tespit edilmesi ve bu hususları gösterir teknik bilirkişiye uygulama ve denetime elverişli basit kroki düzenlettirilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan muhdesatlar ile ilgili infazda kuşku oluşturmayacak şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.