
Esas No: 2017/12437
Karar No: 2017/10524
Karar Tarihi: 12.09.2017
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/12437 Esas 2017/10524 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, dava konusu köy boşluğu ile kısmen 35, 52 ve 80 parsel sayılı taşınmazlarda .... tarafından kamulaştırma işlemleri yapılacağını açıklayarak, Kamulaştırma Kanunun 19/son maddesi gereğince dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan bahçe, istinat duvarı, kuyu ve evin vekil edeni tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazların Hazine adına kayıtlı olduğunu, davacının işgalci olduğunu, muhdesatların haksız el atma olarak değerlendirilmesi gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuş, dahili davalı ... ile ihbar olunan ... savunmada bulunmamışlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile 80 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan, ... 09.05.2014 tarihli rapor ve krokisinde gösterilen ve 22/09/2014 tarihli inşaat mühendisi.... raporunda belirtilen 47.46 m2"lik İki katlı ev ile 1.50 metre yüksekliğinde ve 150 metre uzunluğundaki taş duvar 29/09/2014 tarihli ziraat bilirkişi .... raporunda belirtilen 2 adet dut, 2 adet badem, 3 adet armut, 1 adet nar, 2 adet elma, 1 adet şeftali, 5 adet incir ve 3 adet asma ağacı niteliğindeki muhtesadın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması(6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re"sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir(HMK 114/1-h, 115 m.)
-//-
Öğretide ve Yargıtay"ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
26.05.2004 gün ve 5177 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmünde "Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11. madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir" denilmektedir. Bu hükümle başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaşma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla zilyetliği tespit davası açma hakkı tanınmıştır.
Bundan ayrı, muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında kamulaştırma sözkonusu ise kamulaştırılan taşınmaz maliklerinin ya da mirasçılarının davada taraf olarak yer almaları zorunludur.
Somut olaya gelince; Mahkemece, fen bilirkişinin 9.5.2014 tarihli rapor ve krokisinde dava konusu 80 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunduğu belirtilen muhdesatlara ilişkin davanın kabulüne karar verildiği, 80 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının incelenmesinde, kerpiç ev vasfı ile 19.08.1965 tarihinde Hazine adına tescil edildiği, tapu kaydının beyanlar hanesinde ise "arsa üzerindeki bina inşaatı ...." şerhinin mevcut olduğu,... davada davalı olarak gösterilmediği, dolayısıyla taraf teşkilinin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek hüküm kurulamaz.
O halde Mahkemece, öncelikle davada taraf teşkilinin sağlanması amacıyla, dava konusu tespitine karar verilen muhdesatların üzerinde bulunduğu 80 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında lehine şerh bulunan.... davanın yöneltilmesi gerekli olduğundan, davacı tarafa adı geçen kişiye, ölmüş ise mirasçılarına davanın yöneltilmesi için süre ve imkan tanınması, HMK"nun 124. maddesinde belirtilen hükümlerin göz önünde bulundurulması; davaya katıldıkları takdirde delillerini sunmaları konusunda kendilerine süre ve imkan tanınması, savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanacak tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek istek hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi gerekirken, usuli eksiklik giderilmeden yazılı gerekçelerle işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.