Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2172
Karar No: 2016/841
Karar Tarihi: 22.06.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2172 Esas 2016/841 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2172 E.  ,  2016/841 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “alacak"" talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 10.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.08.2010 gün ve 2009/197 E., 2010/392 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 13.09.2012 gün ve 2012/11867 E., 2012/18168 K. sayılı ilamı ile;
    “...Davacı vekili, davalı şirket hakkında açtığı dosyadaki dava dilekçesinde iş sözleşmesinin haklı ve geçerli sebep olmadan feshedildiğini, feshin geçersiz olduğunun mahkemece saptandığını ve işe iade edildiğini, işe iade kararının kesinleşmesi üzerine süresinde işverene başvurduğunu, işverence işe başlatılmadığını, çalıştığı dönemde fazla çalışma ve genel tatil çalışmaları yaptığı halde bunların ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; kıdem-ihbar tazminatları, fazla çalışma ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, bu sebeple davacının ihbar ve kıdem tazminatı talep edemeyeceğini, davacının şirkette Bölge Sorumlusu olarak çalıştığını, bölge sorumlularının denetimini yaptıkları mağazalarda görev yapan personelin amiri konumunda olduğunu, bu sebeple üst düzey yönetici sıfatıyla çalışmakta olduğunu, bölge sorumluları için düzenlenmiş belli bir mesai saati uygulaması olmadığını, bölge sorumlularına haftalık 45 saati aşmayacak biçimde kendilerinin belirlediği saatlerde çalışma talimatı verildiğini, davacının haftada 5,5 gün çalıştığından hafta tatili ücreti talep edemeyeceği, keza iş güvencesi hükümleri kapsamında olması sebebiyle kötüniyet tazminatı talep edemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece davanın kısmen kabulü ile hafta tatili ücretine ilişkin talebin reddine, fazla çalışma alacağı ile kıdem ve ihbar tazminatının bilirkişi tarafından yapılan hesaplama üzerinden hüküm altına alınmasına karar verilmiştir
    Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Taraflar arasında olan uyuşmazlık davacı işçinin fazla çalışma alacağına yönelik talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir.
    Davacının ıslahla artırdığı fazla çalışma alacağına karşı daha açık bir anlatımla ıslah dilekçesine karşı davalı vekili tarafından yöntemine uygun biçimde zamanaşımı definde bulunulduğu halde fazla çalışma talepleri bakımından söz konusu definin değerlendirilmesi için ek rapor alınmadan karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ve hafta tatili ücretinin tahsili istemine ilişkindir.
    Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; davacının hafta tatili ücret alacağına ilişkin talebinin reddine, 16.043,26-TL brüt kıdem tazminatı, 4.845,12-TL brüt ihbar tazminatı ile 17.232,80-TL brüt fazla çalışma ücret alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece, dava dilekçesinin usulüne uygun davalıya tebliğ edildiği ancak davalı vekilince düzenlenen cevap dilekçesinde, zamanaşımı def"inde bulunulmadığı gibi, ilk celse olan 25/05/2009 tarihli celse de de; zamanaşımı def"inde bulunulmadığı, yine 27/10/2010 tarihinde harçlandırılan ıslah dilekçesinin davalı vekiline usulüne uygun tebliğ edildiği, ancak davalı vekilince ıslah dilekçesinin tebliğinden sonra ne vermiş olduğu dilekçe ile ne de ıslah dilekçesinin tebliğinden sonra katıldığı ilk celse olan 03/08/2010 tarihli celse de de zamanaşımı def"inde bulunulmadığı, sadece davalı vekilinin bilirkişi raporunun kendisine tebliğinden sonra vermiş olduğu bilirkişi raporuna ilişkin beyanlarını içeren dilekçesinde zamanaşımından bahsettiği, dolayısıyla bu şekilde ileri sürülen zamanaşımı def"’inin süresi içerisinde ve yöntemine uygun bir zamanaşımı def"i olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme hükmünü, davalı vekili temyize getirmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; cevap dilekçesinde ve ilk duruşmada zamanaşımı def’inde bulunmayan davalının, bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde fazla çalışma ücretinin zamanaşımına uğradığı şeklindeki beyanının sonradan verilen ıslah dilekçesindeki fazla çalışma ücretine ilişkin talep yönünden usulüne uygun zamanaşımı def’i sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle konuya ilişkin mevzuatın kısaca açıklanmasında yarar bulunmaktadır:
    Hemen belirtilmelidir ki, özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi ile dava edilebilmesinin zaman bakımından sınırlandırılmasıdır.
    818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)"nun 125-140"ncı maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def"ide bulunması gerekir (Hukuk Genel Kurulu"nun 05.05.2010 gün ve E:2010/8-231, K:255 sayılı ilamı).
    İşte, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def"i olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır (Kuru: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: II, İstanbul 2001, s.1761; Von Tuhr: Borçlar Hukuku (C. Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt: 1-2, s .688 vd.; Canbolat, Ferhat: Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt: III, Sayı: 1, Kayseri 2008, s. 255 vd.).
    Konuyla ilgisi bakımından mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 202.maddesine değinmek gerekir.
    Anılan Kanunun 202.maddesi; "Davalı cevap dilekçesinde karşılık dava da dahil olmak üzere bütün iddia ve savunmaları ile sebeplerini birlikte bildirmeye mecburdur.
    Müddeaaleyh cevap layihasını hasmına tebliğ ettirdikten sonra onun muvafakatı olmaksızın müdafaa sebeplerini tevsi veya tebdil edemez. Ancak ıslah haliyle 186 ncı madde hükmü müstesnadır." hükmünü içermektedir.
    Yukarıda belirtilen madde metninden anlaşılacağı üzere, davalı taraf cevap dilekçesinde tüm savunmalarını sebepleriyle bildirmek zorundadır. Cevap dilekçesinin davacıya tebliğinden sonra, savunma sebepleri genişletilemez ve değiştirilemez; eş söyleyişle, cevap dilekçesinde bildirilmeyen def’iler ileri sürülemez; ayrıca, cevap dilekçesindeki savunmanın dayandırıldığı olgular da genişletilemez ve değiştirilemez. öğreti ve uygulamada “savunmanın genişletilmesi yasağı” veya “savunmayı genişletme yasağı” olarak adlandırılan bu yasağın istisnaları da aynı maddede gösterilmiştir. Bunlar; davacının muvafakati, ıslah ve müddeabihin temlikidir.
    Yukarıda belirtildiği üzere, zamanaşımı (HUMK. m.187 kapsamında bir ilk itiraz olmayıp) maddi hukuktan kaynaklanan bir def"i ve savunma aracı olup, davanın başında, süresinde verilecek cevap dilekçesinde (veya sözlü yargılama usulünde ilk oturumda esasa girişilmeden önce) ileri sürülmelidir.
    Zamanımı def"inin, yukarıda belirtilen aşama geçildikten sonra ileri sürülmesi, savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi anlamına gelir. Bu durum ise, karşı tarafın izni (açık veya zımni) olmaksızın ya da ıslah yoluna gidilmeksizin yapılırsa geçerli değildir (Hukuk Genel Kurulu"nun 06.04.2011 gün ve E:2010/9-629, K:2011/70 sayılı ilamı).
    Özetle belirtmek gerekirse, (savunmanın genişletildiği itirazı) ile karşılaşılmadığı sürece zamanaşımı savunmasının geç ileri sürülmesi, incelenmesine engel değildir. Zira, zamanaşımı savunması ilk itirazlardan değildir.
    Somut olayda, davacı dava dilekçesinde; 1.000-TL kıdem tazminatı, 1.000-TL ihbar tazminatı ve 1.000-TL fazla çalışma ve hafta tatili ücreti olmak üzere toplam 3.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava edilmiş, 18.09.2009 tarihli duruşmada 1.000-TL fazla çalışma ve hafta tatili ücretinin 500-TL’sinin fazla çalışma ücreti, 500-TL’sinin hafta tatili ücretine ilişkin olduğunu belirtmiş, 20.07.2010 havale ve harç tarihli ıslah dilekçesiyle de fazla çalışma ücretine ilişkin talebini toplam 25.349,20-TL’ne çıkarmıştır.
    Dava dilekçesi 08.04.2009 tarihinde usulüne uygun davalıya tebliğ edilmiş, ancak davalı vekilince düzenlenen 25.05.2009 havale tarihli cevap dilekçesinde, zamanaşımı def"inde bulunulmadığı gibi, ilk celse olan 25.052009 tarihli celsede de zamanaşımı def"inde bulunulmamıştır. Yine, 20.07.2010 tarihinde harçlandırılan ıslah dilekçesi davalı vekiline 21.07.2010 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilmiş, ancak davalı vekilince ıslah dilekçesinin tebliğinden sonra ne vermiş olduğu dilekçe ile ne de ıslah dilekçesinin tebliğinden sonra katıldığı ilk celse olan 03.08.2010 tarihli celsede de zamanaşımı def"inde bulunulmamıştır. Sadece davalı vekili, davacının 16.043,26-TL kıdem tazminatı, 4.845,12-TL ihbar tazminatı ve 25.849,20-TL fazla çalışma ücretinin bulunduğuna dair 03.05.2010 tarihli bilirkişi raporunun kendisine tebliğinden sonra vermiş olduğu bilirkişi raporuna ilişkin beyanlarını içeren 12.05.2010 havale tarihli dilekçesinde fazla mesai ücreti taleplerinin bir kısmının zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüştür.
    Zamanaşımı def’i ancak talep edilen bir alacakla ilgili olarak ileri sürülebilir. Henüz talep edilmemiş bir alacak hakkında zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi mümkün değildir. Bu nedenle davacının ıslahla artırdığı fazla çalışma alacağına karşı daha açık bir anlatımla ıslah dilekçesinde talep edilen fazla çalışma ücreti yönünden davalı vekili tarafından yöntemine uygun biçimde zamanaşımı def’inde bulunulduğunun kabulü mümkün değildir. Ancak, davacı tarafça zamanaşımı def’inin süresinde ileri sürülmediğine yönelik karşı savunmada bulunulmaması nedeniyle, davalı vekilinin davacı vekili henüz ıslah dilekçesi vermeden önce bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içiren 12.05.2010 tarihli dilekçedeki fazla çalışma ücretinin bir kısmının zamanaşımına uğradığına yönelik beyanının dava dilekçesinde talep edilen 500-TL fazla çalışma ücretinin zamanaşımına uğradığına yönelik savunma olarak değerlendirilmesi gerekir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, davalı tarafından usulüne uygun zamanaşımı def’inde bulunulmadığından mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüşse de, Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
    Açıklanan bu değişik gerekçe ile usul ve yasaya aykırı olan direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan değişik gerekçelerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 22.06.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi