Abaküs Yazılım
15. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/1903
Karar No: 2016/2364
Karar Tarihi: 19.04.2016

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2016/1903 Esas 2016/2364 Karar Sayılı İlamı

15. Hukuk Dairesi         2016/1903 E.  ,  2016/2364 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
    - K A R A R -

    Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup mahkemece verilen görevsizlik kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Görülmekte olan asıl ve birleşen davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 2015 yılı içerisinde açılmıştır. Uyuşmazlık, davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve belirlenecek niteliğine göre davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemelerinden hangisi olduğu konularında toplanmaktadır.
    6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu"nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu"nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
    Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
    6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re"sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, asliye ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
    1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 99. maddesi uyarınca Kooperatifler Kanunu"ndan kaynaklanan hukuk davalarının tarafların sıfatlarına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmişse de, taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklandığından; genel olarak kooperatif ve ortakları arasındaki uyuşmazlıkların ifade edildiği Kooperatifler Kanunu"nun anılan hükmünün somut olayda uygulama yeri olmadığından, eldeki davanın Kooperatifler Kanunu gereği ticari dava olduğu sonucuna ulaşılması mümkün olmadığı gibi eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır.
    Bu durumda, eldeki davanın asliye ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
    Asıl dava davacısı şirketin uyuşmazlık konusu inşaat işlerini ticari işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık, yapı kooperatifi olan asıl dava davalısının tacir olarak kabulü mümkün değildir.
    Şöyle ki; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede, kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
    Kooperatifler Kanunu"nun 1. maddesinde gösterilen bu tanımdan açıkça anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr - zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanım ve amaç 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 171. maddesinde "Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır." şeklinde anlamını bulmuştur. Bu tanım ve düzenlemelere göre, yapı kooperatiflerini tacir kabul edip, tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. Aksi bir kabul, kooperatiflerin ticari kazanç elde etme amacına yönelik hareket etmeleri gerektiği sonucunu doğurur ki, bu durumun Anayasada dahi kendisine yer verilen kooperatifçiliğin amacına uygun düşmeyeceği açıktır.
    6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 124/1. maddesinde “Kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “Şahıs şirketleri” ve “Sermaye şirketleri” arasında gösterilmemişlerdir. TTK"nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yapı kooperatiflerinin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu"nda da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay"ın istikrar kazanan uygulamasında yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir. Esasen, yıllardır süregelen Yargıtay uygulamasını (Dairemizin 09.06.2008 tarih ve 2007/2726 esas, 2008/3798 karar ile yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 07.02.1996 tarih ve 1995/956 esas, 1996/45 karar sayılı kararları) ortadan kaldıracak bir yenilik de bulunmamaktadır.
    Yukarıda açıklandığı üzere, asıl dava davalısı – birleşen dava davacısı yapı kooperatifi olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunlarda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK"nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken tarafların niteliğinde ve görevli mahkemenin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.04.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

    -KARŞI OY YAZISI-

    6102 Sayılı TTK hükümlerine göre: Ticaret şirketleri tacirdir (16. Md.). Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır (19. md.). Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirir (40. md.). Anonim, limited ve kooperatif şirketler, işletme konusu gösterilmek ve 46"ncı madde hükmü saklı kalmak şartıyla, ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler. Ticaret unvanlarında, “anonim şirket”, “limited şirket” ve “kooperatif” kelimelerinin bulunması şarttır (43. md.). Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir (124. md.). Bu kanuna göre Kooperatif ortaklık kooperatif şirkete eş anlamlı terimdir (1531. md.). 128. maddeye göre taşınmaz mülkiyeti dahi sermaye olarak konulabilir. Ticaret şirketlerinin birleşmelerine, bölünmelerine ve tür değiştirmelerine ilişkin olarak TTK 134 ilâ 194"üncü maddeler uygulanır. Bu maddelerin kapsamına ve özellikle 135. maddede açıklanan kavramlara göre kooperatifler açıkça ticaret şirketi olarak kabul edilip düzenlemeler yapılmıştır.
    1163 sayılı Kooperatifler Kanunu hükümlerine göre: Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir (1. md.). Kooperatif ve şubeleri ticaret siciline tescil olunur (3. md.). Kooperatif ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır (7. md.). Bu Kanun"da aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki Anonim Şirketlere ait hükümler uygulanır.
    Bu kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğu açıkça görülmektedir. Bu açık kanun hükümleri karşısında ticaret siciline tescili zorunlu olan, ancak bu şekilde tüzel kişilik kazanabilen ticari defterler tutan, ortaklarının sermaye koyma borcu olan, şirketler ile birlikte düzenleme yapılıp birleşme bölünme ve tür değiştirme şartları düzenlenen kooperatifin ticaret şirketi ve tacir sayılmaması mümkün değildir.
    Yürürlükten kalkan 6762 sayılı TTK hükümlerine göre de kooperatifler ticaret şirketi sayılmakta ve kooperatiflere ilişkin hükümler 485 ila 502. maddelerde yer almış iken daha sonra 1969 yılında yürürlüğe giren 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 100. maddesi ile bu maddeler yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece kooperatifler ayrıntılı olarak TTK"da düzenlenmiş olmaktan çıktığından ayrıca 2004 yılında yapılan değişikliğe kadar 1. maddede yer alan kooperatif tanımında teşekkül ibaresine yer verilmiş olup şirket veya ortaklık ibaresi de yer almadığından kooperatiflerin şirket olup olmadığı tartışması çıkmış ve bazı Yargıtay kararlarında yapı kooperatiflerinin tacir olmadığı kabul edilmiştir. Bu görüş kooperatiflere ilişkin hükümlerin TTK"dan çıkarılarak kooperatiflerin ayrı kanunla düzenlenmesine ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya çıkış şekli ile anlamlı olabilir ise de önceki TTK yürürlükten kaldırılarak yeni yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümleri ile birlikte yeniden değerlendirme yapılmalıdır. Yeni yasada da kooperatifler ayrıca ayrıntılı olarak düzenlenmemiş olmasına rağmen kooperatiflerin ticaret şirketi olduğu açıkça düzenlenmiş ve 124. maddeye ilişkin yasa gerekçesinde de açıkça kooperatifin ticaret şirketi olduğu açıklanarak vurgulanmış olması karşısında yasa koyucunun iradesinin de bu yönde olduğu ve kooperatiflerin ticari şirket ve tacir sayılması gerektiği açıktır.
    Yapı kooperatiflerinin tacir olup olmadığı halen yürürlükten kalkmış olan 6762 sayılı TTK"nın yürürlüğe girmesinden önce yürürlükte olan daha önceki Ticaret Kanunu döneminde de tartışılmıştır. Bu yasada kooperatifler ticaret şirketleri arasında sayılmasına rağmen üyelerini konut sahibi yapmak amacıyla kurulan yapı kooperatiflerinin tacir sayılıp sayılmayacağı konusunda farklı yargı kararları ortaya çıktığından içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu konuda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 07.11.1945 tarih 1944/8 esas, 1945/14 karar sayılı kararı ile "Ticaret Kanunu"nda, mutlak surette tacir addolunacağı ve ticaret şirketleri nevinden olduğu tasrih olunan ve ticaret şirketlerinin bütün mümeyyiz vasıflarını haiz bulunan kooperatif şirketlerini, muameleleri bakımından medeni veya ticari diye ayırt etmeğe kanun hükümleri müsait olmadığından bu şirketleri ortaklarının sıfatı ve muamelelerinin vasfı ne olursa olsun sadece ortaklığın hukuki şekline göre ticari şirketlerden madut olduğuna ve şirket azası arasında çıkan davanın Ticaret mahkemelerinde görülmesi gerekli bulunduğuna" karar verilmiştir. Bu karar iki önceki Ticaret Kanunu zamanında verilmiş olsa da şu anda yasada mevcut hükümlere benzer şekilde yer alan bazı kurallar da tartışılarak bu sonuca varıldığından bu karara dayalı olarak dahi yapı kooperatiflerinin ticari şirket ve tacir olduğunun kabulü gerekir.
    Görev kuralları yönünden önemli olduğundan kooperatifin ticari işletme sahibi olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (11. md.). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir (12. md.). Bu hükümler yukarıda açıklanan hükümlerle birlikte değerlendirildiğinde sermayesi olan ve üyelerinin ekonomik menfaatlerini koruyup bazı ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla kurulan, bu kapsamda diğer kişilerle bina yapımı gibi önemli bir sonucu elde etme amaçlı olarak faaliyette bulunan, sözleşmeler yapan yasal sınırlar çerçevesinde gelir ve giderleri olan ve tacir sayılan kooperatifin bu faaliyetini ticari işletme olarak yürüttüğünün kabulü gerekir.
    Yapı kooperatifinin tacir olduğunu ve faaliyeti bakımından ticari işletme sahibi olduğunu bu şekilde belirledikten sonra göreve ilişkin düzenlemelere bakmak gerekir.
    6102 sayılı TTK"nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen hususlardan doğan davalar ile maddede ayrıca sayılan hususlara ilişkin hukuk davaları ticari dava sayılır. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4"üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır (6102 sayılı TTK 5/2. md.). Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır (6102 Sayılı TTK 5/3. md.).
    Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; taraflar tacir olup açılan dava ve birleştirilen dava her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğundan açılan davaya bakmaya ticaret mahkemesi görevli olduğundan kararın onanması gerekir. Bu nedenle; yapı kooperatifi tacir sayılmadığı ve iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir dava bulunmadığı kabul edilerek asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle verilen bozma kararına katılmadığımdan çoğunluk görüşüne karşıyım.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi