8. Hukuk Dairesi 2015/18985 E. , 2017/10498 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... Saça vekili, evlilik birliği içinde davalı adına edinilen taşınmazın davalı eş tarafından diğer davalı ..."ye sattığını belirterek satışın iptali ile 1/2 hissenin davacı adına tesciline, mümkün olmaması halinde değerinin yarısının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil talebinin reddine, alacak talebinin kabulü ile 62.536,82 TL alacağın davalı ..."dan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalılar vekilinin katkı payı alacağına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM m. 170). TKM"de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK m. 544, TBK m. 646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM m. 189).
Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay"ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM"nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 23.08.1988 tarihinde evlenmiş, 11.11.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu 7655 ada 5 parsel 2 nolu bağımsız bölüm 17.08.1994 tarihinde satış yoluyla davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Taşınmazı davalı eş, diğer davalı ..."ye 13.04.2010 tarihinde (boşanma dava tarihinden sonra) satmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece, eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlendiği, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM"nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü dikkate alınarak tasarruf miktarlarlarının da tespit edildiği, ancak her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranının değil de eşlerin tasarruf edebilecekleri miktarlarının birbirine oranlanarak katkı payı oranının belirlenmesi hatalı olmuştur. O halde, Mahkemece, yukarda açıklanan Dairemiz"in ilke ve uygulamalarına göre, eşlerin katkı payı oranının, mahkemece belirlenen her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı dikkate alınarak hesaplanması ve belirlenecek bu oran üzerinden katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekirken katkı payı alacağının fazla hesaplanması hatalı olmuştur.
3. Davalılar vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiği gözetilerek reddedilen talep (tapu iptal ve tescil) yönünden kendisini vekille temsil ettiren davalı ... yararına AAÜT gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı ... yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi; ayrıca yargılama giderlerinden de müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olmuş, hükmün bu sebeplerle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davacının tüm, davalıların diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın davacıya, 1.067,00 peşin harcın davalılara istek halinde iadesine, 12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.