3. Hukuk Dairesi 2017/6069 E. , 2019/2099 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; karı - koca olan davalılarla 01.09.2008 başlangıç tarihli "hasılat kirası" sözleşmesi imzaladıklarını, 7 yıl süreli sözleşmenin 01/09/2015 tarihinde sona ereceğini, davalılardan ..."a ait 13 adet taşınmazı yıllık 4.730 kg buğday, diğer davalı ..."a ait 7 adet taşınmazı da yıllık 1.790 kg buğday karşılığında kiraladığını; 2013 yılı sezonunda davalıların noter aracılığı ile çektikleri ihtarnamede; kira bedeli olarak kararlaştırılan ürünleri ödemediğinden bahisle kira sözleşmesini feshettiklerini, ayrıca kiraya verilen 20 parça taşınmazın davalılar tarafından bilgisi dışında dava dışı üçüncü kişiye kiralandığını; davalıların akte aykırı davranışları nedeniyle taşınmazları terk etmek zorunda bırakıldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 20.000 TL gelir kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, teminat akçesi olarak davalılara verilen toplam 10.000 TL depozitonun da haksız fesih tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; taşınmazların kiralanması ile ilgili olarak tarafların sözlü olarak anlaştıklarını, bu anlaşma doğrultusunda davacının davalılara ait taşınmazı ektiğini, davalıların davacıya güvendikleri için sadece sözleşmeye imza attıklarını, davacının ise davalıların samimiyetinden ve yaşlı olmalarından yararlanarak sözleşmeyi aralarında anlaşmaya aykırı olarak doldurduğunu, davacı tarafından davalılara verilmiş bir depozitonun olmadığını, davacının davalılara 10.000 TL depozito verdiği iddiasının yerinde olmadığını savunarak; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Davalılar vekilinin, gelir kaybına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Yasasının 96. (TBK.nun 112.) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Kâr kaybı, kârdan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.
Somut olayda, taraflar arasında 7 yıl süreli 01.09.2008 başlangıç tarihli "hasılat kirası" sözleşmesi imzaladıkları hususu tartışmasızdır. Kira sözleşmesinin, kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle haksız olarak feshedildiği hususu tartışmalı olduğu gibi kiralanan taşınmazlarda davacı kiracının kiralananı tahliyesi yönünde alınmış bir mahkeme kararı da bulunmadığı nazara alındığında; dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak, davacının, gelir kaybına uğradığından bahsedilemez. Bu nedenle, davacının gelir kaybına ilişkin alacak talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün davalılar lehine BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.