10. Hukuk Dairesi 2011/1248 E. , 2012/805 K.
"İçtihat Metni"Dava, 2147 sayılı Kanun gözetilerek, davacının 01.04.1995-24.11.2004 tarihleri arasında yersiz aldığı iddia edilen aylıklar sebebiyle 26.137,73 TL borçlu olmadığının tespiti, ....... çalışmaları ve 2147 sayılı Kanun gereğince borçlandığı süreler sebebiyle kesilen aylıkların ödenmeye devam edilmesi, terdiden 3201 sayılı Kanun gereğince borçlanılan süreler de dikkate alınarak 24.11.2006 tarihinden itibaren kesilen aylığın devamı istemine;
Birleşen dava ise, anılan yersiz ödemenin tahsili için Kurumca başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı kısmen kabullerine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve....tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Yapılan yargılama sonunda, davacıya 3240 gün 2147 sayılı Kanun gereği borçlandığı süre, 1123 gün 3201 sayılı Kanun gereği borçlandığı süre ve 1650 gün, 506 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık süresi toplamı 6013 gün üzerinden, 01.06.1989 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, ancak 01.04.1995"de tekrar yurtdışında çalışmaya başlaması sebebiyle Kurumun kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle bağlanan aylığı 01.4.1995"den itibaren iptal ettiği ve 01.04.1995-24.11.2006 dönemi yersiz ödenen aylıklar (26.137,73 TL) ve faizi için icra takibi başlattığı, takibin itiraz üzerine durduğu anlaşılmaktadır.
Davacının, ..... sigorta merciinden alınan 05.01.2006 tarihli hizmet cetveline göre, ...... 01.4.1995"den 2004 yılı sonuna dek işsizlik yardımı aldığı ve mecburi prim kesildiği anlaşılmaktadır.
3201 sayılı Yurt Dışında bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 3. maddesinde yer alan, borçlanma isteminde bulunabilmek için yurda kesin dönüş yapılması gereğini öngören düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 günlü 2000/36 Esas, 2002/198 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş, 29.07.2003 tarihli 4958 sayılı Yasanın 56. maddesiyle de, 3201 sayılı Yasanın 3. maddesinde bu yönde gerekli düzenleme yapılmıştır.Aylık tahsisini düzenleyen 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi ise, iptal kararının kapsamı dışında bırakıldığından anılan Yasa uyarınca aylık bağlanabilmesi için sigortalının kesin dönüş yapması şarttır. Bu sebeple, mahkemenin aylık bağlandığı tarihte ve Kurumun borç tahakkukuna esas dönemi boyunca kesin dönüşün gerçekleşmediğine dair kabulü isabetlidir.
Yine mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda, 5510 sayılı Kanunun, Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemelerin, kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemelerin geri alınacağına dair düzenleme gözetildiğinde, son ödeme tarihi olan 25.10.2006 tarihinden geriye doğru on yıllık süreden önceki ödemelerin talep edilemeyeceğine dair yaklaşımı yerindedir. Ancak, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesiyle getirilen düzenleme, sebepsiz zenginleşmede iade konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup; zamanaşımı hükmü olarak nitelenmesine olanak yoktur. Genel hükümlerden hareketle, sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı davalarında kamu kurum ve kuruluşları açısından Borçlar Kanunu"nun 66. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı, o kurum ve kuruluşların yetkili kişi veya organlarının verdiğini, istirdada haklı olduğunu Öğrendiği tarihtir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.09.19871., 1987/9-68 E., 1987/618 K.). Davacı Kurumun istirdada hakkı olduğunu en erken son ödeme tarihi olan 25.10.2006"ni takip eden gün öğrendiği düşünüldüğünde, buna göre icra takibinde yer alan ödeme emrinin 02.04.2007 olduğu, yapılan itiraz üzerine birleşen itirazın iptali davasının da süresinde açıldığı, böylece Kurum yönünden geçirilmiş bir zamanaşımı süresi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
2- 2147 sayılı Kanun kapsamında, yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için sigortalının kesin dönüş yapması şartı aranmadığı, buna göre davacının 3201 sayılı Kanuna tabi borçlanma süresinin dışlanması durumunda bile, ........ çalışma süresiyle 2147 sayılı Kanun uyarınca borçlandığı yurt dışı hizmet süresine göre 02.11.1997 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığı yönündeki değerlendirmede bir hata yoktur. Ancak, Kurumun alacağı, dolayısıyla davacının Kuruma olan borcunun belirlenmesinde, 01.12.1997-25.10.2006 döneminde 3201 sayılı Kanuna göre borçlanılan süreler karşılığında fazladan ödenen aylıkların, 25.10.1996-01.12.1997 dönemi ödenen aylıkların tamamı yanında dikkate alınması gerektiği gözetilmemiştir.
Mahkemece, açıklanan tüm bu maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.