8. Hukuk Dairesi 2017/14326 E. , 2017/10457 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içerisinde davacının katkısı ile edinilen davalı adına kayıtlı taşınmaz yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL alacağın faiziyle birikte tahsilini talep etmiş, 03.06.2015 tarihli harcını yatrıdıkları dilekçe ile talep miktarını 45.000,00 TL olarak arttırmıştır.
Davalı ... vekili, davacının malvarlığının edinilmesinde hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tüm dosya içeriğinin birlikte değerlendirilmesi sonunda, dava konusu taşınmazın davalının babasına ait olduğu ve daha sonra Bursa 10.Noterliğinin 21/06/2007 tarih 023766 sayılı düzenleme şeklinde "ölünceye kadar bakma akdi ile" davalı adına tapuya kayıt ve tescil edilmiş bulunduğu, her ne kadar davacı söz konusu taşınmazın evlilik birliği içinde kendinin de katkı yapması sonucu para karşılığında satın alınmış olduğunu bu nedenle kendisinin de hakkı bulunduğunu belirtmiş ise de, söz konusu taşınmazın davalının babasından gelen kişisel malı olduğu ve davacının bu taşınmaz üzerinde bir hakkının bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK nın dava şartları başlıklı 114/d maddesinde tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliği sahip bulunması, e fıkrasında ise, dava takip yetkisine sahip olunması, dava şartları arasında sayılmıştır. Aynı Yasa"nın 115/2 fıkrasında, “mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi, mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK. m.51) Dava ehliyetine sahip olan, davayı yürütebilir. Fiil ehliyetine sahip olan, dava ehliyetine de sahiptir. Buna göre, reşit ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine ve dolayısıyla
dava ehliyetine de sahiptirler. Sınırlı fiil ehliyetine sahip kişiler dava ehliyetine sahip olmadığından, dava ehliyetini ancak kanuni temsilcileri aracılığı ile kullanırlar. (Medeni Usul Hukuku, Prof. Dr. H. Pekcanıtez, Prof. Dr. O. Atalay, Prof Dr. M. Özeker)
Dava, ..."a yöneltilmiş ve davalı tarafından yetkili kılınan vekil tarafından takip edilmiştir. Ne var ki, Bursa 2. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 21.07.2011 tarih ve 2329/3052 sayılı hükmü incelendiğinde ...’a TMK 405 maddesi uyarınca Mustafa Soydan vasi olarak atandığı anlaşılmaktadır. Elde ki dava ise 11.03.2014 tarihinde açılmıştır. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle TMK.405. maddesi uyarınca kısıtlanıp, kendilerine vasi atananların fiil ehliyeti (TMK.m.10,14) ve dava ehliyeti (HMK.m.51) yoktur. Medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetine sahip olmayanlar, davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilir (HMK.m.52) ve davayla ilgili tebligatın da bunların Kanuni temsilcisine yapılması gerekir (Tebligat Kanunu.m.11/3).
Somut olayda dava açıldığı sırada davalının kısıtlı olması nedeniyle dava dilekçesinin vasisine tebliği gerekirken davalı asile tebliğ yapılıp, davalı tarafından verilen vekaletnameye istinaden vekil ile yargılamaya devam edildiği ve tahkikata son verilerek hüküm tesis edildiği görülmektedir. Kısıtlıya yapılan tebligat sonuç doğurmayacağı gibi, kendisine bir vasi atandığı halde, vasinin de davada yer alması sağlanmamıştır. Bu gerekliliğin yerine getirilmemesi, davalının davaya karşı cevap verme, delil bildirme ve bunların toplanmasını isteme gibi, "adil yargılanma hakkı"nın kapsamındaki "hukuki dinlenilme" hakkının (HMK.m.27) ihlali sonucunu doğrurur. O halde, davalı vasisine tebligat yapılıp, HMK 122. vd. maddelerinde gösterilen usul uygulanarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı şekilde işlem ve karar tesisi usul ve yasaya aykırı olmuş; hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.