3. Hukuk Dairesi 2017/14159 E. , 2019/2075 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... Mahallesi, 61598 Ada, 1 Parselde kayıtlı 1-2-3 ve 4 numaralı daireleri 23/10/2007 tarihinde satın aldığını, bağımsız bölümler için ilk abonelik sözleşmesi yapmak üzere davalıya müracaat ettiğinde davalının kanal katılım ve şebeke hissesi bedeli adı altında toplam 17.290,24-TL tahsil ettiğini, bu tutarın aynı zamanda müteahhit firmadan da tahsil edildiğini, mükerrer tahsil edilen bedelin iadesinin gerektiğini beyan ederek 17.290,24 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; kanal katılım ve şebeke hisse bedelinin yasal dayanağının 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunun 87 ve 88. maddeleri ile ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39. maddesi olduğunu, bu maddelere göre hesaplama yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davaya konu inşaatla ilgili olarak davacıdan tahsil edilen ve arsa vergi değerinin %2’sine tekabül eden 17.290.24 TL tutarındaki kanal katılım ve şebeke hisse bedelinin, arsa hariç bina vergi değerinin %2’si olması, yüklenicinin ödediği bedelin bu bedeli kapsamaması, bedelin ödendiği tarihte 39. maddedeki hesaplama yönteminin yürürlükte olması ve hesaplamanın da bu yönteme göre yapılmış olması karşısında davacının, ödemiş olduğu 17.290.24 TL tutarındaki kanal katılım ve şebeke hisse bedelinin iadesini talep edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 10.07.2013 tarihinde açılmıştır.
6102 sayılı TTK. 4.maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış veya yapılmamış olsa bile re"sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Somut olayda; her iki tarafın da tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunduğu anlaşıldığından; uyuşmazlığın çözümü asliye ticaret mahkemelerinin görevi içerisindedir.
Bu durumda, mahkemece; Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu düşünülerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken; işin esası hakkında karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK. nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.