10. Hukuk Dairesi 2010/11283 E. , 2012/721 K.
"İçtihat Metni"Davacı, 15.12.2000-31.05.2002 tarihleri arasında kesintisiz olarak davalı işverenlere ait işyerinde çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamda belirtildiği şekilde; davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve ...... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı işyerinde geçtiği iddia edilen hizmetlere ilişkin olarak Kuruma davalı işyerinden 22.04.2002 işe başlama tarihli işe giriş bildirgesi ile bu tarihten itibaren davacının işten ayrıldığı 31.05.2002 tarihine kadar 39 günlük bildiriminin bulunduğu, lehe beyanda bulunan iki davacı tanığından birinin davacı ile aynı muhitte çalışan, diğerinin; davacıyla aynı köyde yaşayan ve dava konusu dönemde her gün minübüs ile köyden davalı işyerinin bulunduğu yere davacıyı taşıyan şoför olduğu, resen dinlenen iki komşu işyeri çalışanın; tarihler hakkında net beyanda bulunamadıkları, bir davalı tanığının ise; davacının Kuruma bildirilen süre kadar çalıştığı yönünde beyanda bulunduğu, davacının şikayeti üzerine iş müfettişlerince davalılardan şirkete ait işyerinde tutulan 15.10.2002 tarihli tutanakta; Kuruma yapılan bildirimlerin işyeri kayıtları ile doğrulandığı, ücret bordrolarının davacı tarafından ihtirazi kayıt konulmaksızın imzalandığı ve işveren vekilinin bildirilen kadar çalışma olduğu yönündeki beyanının yer aldığı ayrıca işveren vekili tarafından imzalı olduğu, davalı şirket tarafından dört yıllığına 21.08.1998 tarihinde kiralanan ...... plakalı kamyona ait 15.10.2001-27.04.2002 dönemine ait takograf kayıtlarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.”Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Kuruma bildirilmeyen sürelerde hizmet akdi ile çalışıldığına ilişkin tespit davalarında, davacı iddiasını her türlü delille ispat edebilir.
Açıklanan ilkeler ışığında, dava konusu dönemin tamamına ait işveren tarafından verilen dönem bordroları getirtilerek davacı ile birlikte aynı işyerinde çalışan ve çalışmaları kayıt altına alınanların bilgilerine başvurulmalı, davacı kamyon şoförü olarak yapı ve inşaat
malzemesi alım satımı işyerinde çalıştığını iddia ettiğine göre; Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/1/-581 E, 2009/619 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; davacının kamyon kullanmaya elverişli sürücü belgesine sahip olup olmadığı, işverene ait işyerinde dava konusu dönemde işverene ait veya kiralama yoluyla sahip olduğu aracın mevcut olup olmadığı araştırılmalı, birden fazla aracın bulunması halinde diğer araç yada araçların şoförlerinin kimler olduklarının tespiti ile bu kişiler tanık sıfatıyla dinlenmeli, işverene ait araçların kaza tutanağı veya trafik ceza tutanağının olup olmadığı, uyuşmazlık konusu dönem içerisinde iş müfettişlerince tutulan 15.10.2002 tarihli tutanağa istinaden düzenlenmiş rapor olup olmadığı, .... müfettiş incelemesi yapılıp çalışanların belirlendiği tutanağın düzenlenip düzenlenmediği, yine uyuşmazlık konusu dönemde maliye denetim tutanağının düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, işverenin şehir dışı ve şehir içi mallarını nasıl ve kimin aracıyla taşıma işini gerçekleştirdiği açıklığa kavuşturulmalı, uyuşmazlık konusu döneme ilişkin olarak kooperatifte davacıyı tanıyan ve bilen kişilerin tanık sıfatıyla beyanları alınmalı, hak düşürücü sürenin uygulanması bakımından çalışmanın kesintili olup olmadığı tartışılmalı, çalışmanın kesintili olması halinde, herhangi bir bildirimin bulunmayan döneme ilişkin olarak hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususu da göz önünde bulundurulmalı, böylece bu konuda yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenmeli; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.