14. Hukuk Dairesi 2019/700 E. , 2019/8258 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 18/02/2015 gününde verilen dilekçe ile ön alım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11/12/2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ön alım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, 130 ada 161 parsel sayılı taşınmazda dava dışı paydaş tarafından 1/12 payın davalıya satıldığını; ancak, akitte satış bedelinin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini belirterek, davalı adına kayıtlı paya ilişkin tapu kaydının iptali ile müvekkili davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiası kabul edilerek tapu masrafları ile birlikte 224.606,25 TL bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 30.05.2017 tarihli, 2016/14061Esas; 2017/4519Karar sayılı ilamıyla “... Davacılar, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Ancak davacıların tanıklarından birisi dava konusu taşınmazda kiracı olup satış bedeli konusunda bilgisi olmadığını bildirmiş diğer tanık ise 200.000-210.000 TL"ye satıldığını duydum şeklinde duyuma dayalı beyanda bulunmuştur. Hükme esas alınan ve birbiri ile çelişkili olan raporlardan ikincisi esas alınarak 220.000,00 TL ön alım bedeli olarak kabul edilerek davacıya masrafları ile birlikte depo ettirilmiştir. Keşif ile belirlenen bedel tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp, davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşımaktadır. Davacı tanıklarının davalı ile pay satan arasındaki ilişkiye dair herhangi bir bilgileri olmaması nedeniyle bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, mahkemece TMK"nın 734. maddesi uyarınca dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafın toplamından oluşan ön alım bedelinin hükümden önce belirlenecek uygun bir sürede depo edilmesi için davacıya süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle hüküm bozulmuş, davacılar vekilinin karar düzeltme isteği reddedilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle resmi akitte gösterilen satış bedeli ve yapılan masraflar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Ön alım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmazdaki payını kısmen veya tamamen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, satılan bu payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır.
Ön alım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Ön alım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir.
Somut olaya gelince;
1) Davacılar, dava konusu payın araştırılarak bulunan gerçek değeri ( bu kapsamda 29.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan bedel olan 220.000 TL) üzerinden satıldığı halde tapuda satış bedelinin 420.000 TL olarak gösterildiğini ileri sürerek, bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş ise de bu iddiasını kanıtlayamadığından, iddia olunan bedel ile mahkemenin kabul ettiği ön alım bedeli arasındaki fark üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdiri ile yargılama giderinin bu orana göre paylaştırılması gerekirken davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmeyerek sadece davacı yararına vekalet ücreti takdir olunması ve yargılama giderlerinin tümünün davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
2) Davanın kabulüne karar verilmesi halinde davalı taraftan, hüküm altına alınan bedel üzerinden harç alınması gerektiği halde kararda harcın tahsiline ilişkin hüküm kurulmaması doğru görülmemiştir.
Belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.