22. Hukuk Dairesi 2017/22029 E. , 2019/12125 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut olayda, davacı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep hakkını saklı tutmak suretiyle bir kısım alacaklarını talep etmiş, bilirkişi raporundan sonra da ıslah dilekçesi sunmak ve ıslah harcı yatırmak suretiyle kısmi ıslah işlemi yapmıştır. Davalı taraf ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def’i ileri sürmüş ise de, mahkemece fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin belirsiz alacak davasına konu olabileceği gerekçesiyle, bu alacaklar yönünden davanın belirsiz alacak davası olduğu kabul edilerek davalının zamanaşımı savunmasının reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre davacının davayı kısmi dava olarak açtığı, ıslah harcı yatırmak suretiyle kısmi ıslah işlemi yaptığı açık olup, Mahkemece hatalı hukuki niteleme yapılarak davalının ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının reddedilmesi yerinde değildir.
3-Davacının yıllık izin ücreti alacağı olup olmadığı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.
Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı işyerinde 10 yılı aşkın çalışması olduğu tespit edilen davacının tüm çalışma süresi boyunca hak ettiği yıllık ücretli izin süresinin 166 gün olduğu belirlenmiş ve davacının hiç izin kullanmadığı kabul edilerek karar verilmiştir. Davacının uzun yıllar (10 yıl boyunca) yıllık ücretli izin kullanmadan çalışması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; mahkemece, davacı asil çağrılarak çalışma süresi boyunca yıllık izin kullanıp kullanmadığı konusundaki beyanının alınmasından sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmelidir.
4-Davacı dava dilekçesinde bayram tatili ücreti olarak 200,00 TL, genel tatil ücreti olarak 500,00 TL talep etmiş olup, bilirkişi raporunda ise, davacının milli bayram ve resmi bayramlar çalışmaları ulusal bayram ve genel tatil ücreti olarak hesaplanmıştır. Davacı taraf, ıslah işlemi sırasında genel tatil, bayram tatili ve hafta tatili ücreti taleplerini toplamak suretiyle bu alacakları tek bir alacak kalemi gibi değerlendirerek ıslah harcı yatırmıştır. Hafta tatili alacağı ıslah edilirken sadece hafta tatili talepleri dikkate alınmalıdır. Bu hatalı değerlendirme sebebiyle davacı tarafça yatırılan ıslah harcı eksikse tamamlatılması gerekmektedir. Mahkemece hatalı ıslah işlemine rağmen ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile hafta tatili ücretinin tek bir alacak olarak kabul edilmesi suretiyle toplam brüt 3.639,37 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi de yerinde değildir. Davacının dava dilekçesindeki taleplerinin her birinin ayrı bir alacak kalemini oluşturduğu, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinin tek bir alacak gibi değerlendirilemeyeceği, dava dilekçesi ile talep edilen miktarın ıslah yolu ile artırılması durumunda birbirinden farklı alacak kalemleri toplanarak sonuca gidilemeyeceği dikkate alınmalıdır. Mahkemece belirtilen yönler nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
5-Somut uyuşmazlıkta, davacı ıslah dilekçesinde kıdem tazminatı yönünden “bilirkişi raporu da dikkate alındığında “tazminat ödemesine istinaden” şeklindeki açıklama ile 5.500 TL havale edilmiş olduğu da dikkate alınarak 32.802,33 TL şeklinde” açıklama yapmak suretiyle kıdem tazminatı talebinde bulunmuştur. Mahkemece, 33.802,33 TL kıdem tazminatı alacağı hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, davacı ıslah dilekçesinde “ ‘tazminat ödemesine istinaden’ şeklindeki açıklama ile 5.500,00 TL havale edilmiş olduğu dikkate alınarak” ifadesini kullanmış olup, davacının bu beyanı açıklığa kavuşturulmadan sonuca gidilmesi yerinde değildir. Zira, ıslah dilekçesindeki bu beyan davacıya 5.500,00 TL ödeme yapıldığının ikrarı anlamını taşımakta olup, böyle bir ödemenin varlığı halinde bu tutarın talep edilen alacaklardan mahsubu gerekeceği açıktır. Bu bakımdan mahkemece bu yön re’sen dikkate alınarak, davacıya 5.500,00 TL tutarında herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı noktasında davacının beyanı da alınmak suretiyle konu açıklattırılarak ve araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.