9. Hukuk Dairesi 2015/33316 E. , 2019/3923 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 11.06.2008 tarihinde davalı işyerinde işbaşı yaptığını, 14.11.2014 tarihinde de iş akdini haklı sebeplerle sonlandırarak işyerinden ayrıldığını, davacının en son net 1.900,00-TL ücret ile çalıştığını, maaşların asgari ücret kısmının bankaya yatıp kalanının elden ödendiğini, servis ve yemeğin işverenlikçe karşılandığını, yılda üç kez toplam 600,00-TL değerinde erzak yardımı ile dini bayramlarda toplam 1.000,00-TL ederinde sosyal yardım yapıldığını, 2011 yılı başına kadar haftada 6 gün günde 12 saat çalıştığını, 2011 yılı başından sonra ise günlük 8 saat çalışmaya dönüldüğünü fakat fazla çalışmaların yine devam ettiğini, her iki dönemde de 4 pazardan 2 pazar çalışıldığını, ulusal bayram genel tatil günlerinin de tamamında çalıştırıldığını, davacının 11.11.2014 tarihinde gönderdiği ihtarname ile fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi, maaşının bankaya tam yatırılmaması, işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yeterince alınmaması ve sair sebeplerle iş akdini sonlandırdığını fakat tazminat ve alacaklarının ödenmediğini iddia ederek, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, iş akdinin müvekkili şirket tarafından devamsızlık haklı sebebi ile feshedildiğini, davacının ... Noterliği’nin 11.11.2014 tarih, 10792 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iş akdini sonlandırdığına dair ihtarname göndererek iş akdini tek taraflı olarak feshettiğini, ihtarnamenin 12.11.2014 tarihinde müvekkili şirkete tebliğ edildiğini ve işe gelmeye devam eden davacıya bu durumun bildirildiğini, davacının çalışmaya devam ettiğini ve işverence de bu konuda sıkıntı yaratılmadığını, 2 gün geçtikten sonra davacının herhangi bir haber vermeden işe gelmemeye başladığını ve kendisine ... Noterliği’nin 20.11.2014 tarih, 37829 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile devamsızlık nedenini bildirmesi, aksi halde iş akdinin feshedileceği konusunda ihtarname gönderildiğini, ihtarnamenin tebliğine rağmen davacı tarafından bir bildirimde bulunulmadığını, müvekkili tarafından haklı nedenle iş akdi feshedildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatı hakkı olmadığını, ücretinin brüt 1.258,91-TL olduğunu, davacının sosyal ödemelere yönelik iddialarının asılsız olduğunu, davacının iddia ettiği gibi işyerinde fazla mesai yapılmadığını, resmi tatil, dini-milli bayram ve hafta tatilinde çalışma yapılmadığını, yapıldığında ise bordrolara yansıtılarak ödendiğini, halihazırda işyerinde 3 vardiya olarak çalışma yapıldığını ve fazla mesai yapılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı yasal süresi içinde taraf vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, Yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319"uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def"inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def"i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def"inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı def"i ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı def"i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def"ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def"i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def"inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def"i dikkate alınmaz.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def"i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def"inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili tarafından bilirkişi raporu doğrultusunda 05.05.2015 havale tarihli dilekçe ile talep konusu işçilik alacakları miktar itibariyle artırılmak suretiyle ıslah edilmiş, davalı vekili 25.05.2015 tarihli dilekçesi ile ıslaha cevap vermiş ancak ıslaha karşı zamanaşımı def"inde bulunmamıştır. Mahkeme ise kararına ekli hesap tablosu ile ıslah zamanaşımına uğrayan alacakları dışlamıştır.
Mahkemece olmayan ıslah zamanaşımı def"inin değerlendirilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 18/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.