Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1003
Karar No: 2016/803
Karar Tarihi: 15.06.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1003 Esas 2016/803 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1003 E.  ,  2016/803 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tapu iptali, meni müdahale ve kal” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hak düşürücü süre yönünden reddine dair verilen 30.11.2011 gün 2010/1619 E., 2011/761 K. sayılı kararın incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi"nin 28.06.2012 gün 2012/4950 E., 2012/6497 K sayılı ilam ile:
    “...Davacı Hazine vekili, asıl ve birleşen davalarda mülkiyeti davalılara ait olan 1010 parsel sayılı taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre, kıyı kenar çizgisi kapsamında kalan yerlerden olduğundan tapu kaydının iptaline, davalıların müdahalesinin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki yapının yıkımına karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar ... ve ... davanın reddini savunmuştur. Davalı ..."nin yargılama sırasında 02.03.2010 tarihinde vefat etmesi üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiş, davalı mirasçıları duruşmada davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Yerel mahkeme ilk kararında, davalı Hazinenin de taraf olduğu Çatalca Tapulama Hakimliğinin 1968/1-19 Esas ve Karar sayılı ilamı ile taşınmazın tapu kaydının oluştuğu, söz konusu ilamın eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil ettiği, bilirkişi raporlarına göre taşınmazın denize tecavüzünün bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Hazine vekilince temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 03.02.2009 tarih, 2008/10066 Esas, 2009/1247 Karar sayılı kararında, kesinleşen davaya konu edilen sebep ile eldeki davanın sebebinin aynı olmadığı, eldeki davada çekişmeli taşınmazın 3261 sayılı Yasanın 4. maddesinde tanımı yapılan kıyıda kaldığı iddia edilerek tapu kaydının terkini istenildiği halde, kesinleşen davada kayıt miktarı fazlasının Hazineye ait olduğunun ileri sürüldüğü, açıklanan nedenle kesin hükmün varlığından söz edebilme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş, hükmün davacı Hazine vekilince temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2010 tarih 2010/1-268 Esas 2010/332 Karar sayılı kararında, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde 5841 sayılı Kanunun 2. maddesi ile yapılan değişik ve bu değişikliğin eldeki davalara da uygulanacağını öngören 3. madde ile getirilen düzenlemenin direnme karar tarihinden önce yürürlüğe girdiği, buna göre mahkemece öncelikle hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği açıklanarak direnme kararının bozulmasına, bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, temyize konu mahkemenin kararı 5841 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.03.2009 tarihinden sonra verilmiş olup; bu Kanunun 2. ve 3.maddeleri ile getirilen yeni düzenlemelere dayanılarak oluşturulmuştur.
    14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 günlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2.maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen cümlede: “Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın" ve 3. maddesi ile aynı Kanuna eklenen geçici 10. maddesinde ise; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindedir. Bu değişiklik nedeniyle bu yasanın yürürlük tarihinden sonra Hazinenin açtığı davalarda da 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaya başlanmıştır.
    Ne var ki, yerel mahkeme kararından önce Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3.maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen Geçici 10. maddenin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
    Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33.maddesinde yer alan “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
    Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki davaya da uygulanması zorunlu olup, işin esasının ve dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi, mahkemece bu konudaki görüşünün ortaya konulması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini ile el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
    Davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı Hazine vekili getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
    Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda, yerel mahkemece bozmadan önce yapılan yargılamada, “25.11.2002 tarihinde açılmış olan davada 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeni ile davanın reddine dair hüküm kurulması gerektiği” gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş iken; direnme olarak adlandırılan kararda bu kez, “aynı kök tapudan kaynaklanan aynı hukuksal nedenlere dayanan davacı hazinenin açtığı 2010/1441 E., 2011/69 K. sayılı dosyada mahkemenin vermiş olduğu hak düşürücü süre yönünden red kararının Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin kararı ile değişik gerekçe ile sonucu itibarı ile doğru kabul edilerek onandığı, yasalar önünde eşitlik, adil yargılanma ve yargısal kararlara güvenirliği korumak ilkeleri gereğince, benzer olaydaki verilen kararın niteliği ve kesin hüküm niteliğini kazanmış olması karşısında davacı hazinenin davasının reddine karar vermek gerektiği” gerekçesine yer verilerek; yeni bir hukuki gerekçeye dayalı olarak direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
    Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan önceki kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ortada yeni bir hüküm olmadığı görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı Hazine vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 15.06.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi