13. Hukuk Dairesi 2017/588 E. , 2020/1771 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, mirasbırakan ... ... ile davalı banka arasında Konut Destek Kredisi Sözleşmesi imzalandığını, kredinin teminatı olarak yapılan hayat sigortasının ikinci dönem yenileme işleminin davalı banka tarafından yapılmadığını, oysaki mirasbırakanlarının hesabında 1.000,00 TL bakiyenin bulunduğunu, tacir ve güven müessesi olan davalı bankanın hayat sigortasının yenilememekle ve kredi borçlusuna durumu haberdar etmemekle ağır kusurlu davrandığını ileri sürerek; mirasbırakan tarafından kullanılan kredinin bakiye borcundan sorumlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı banka vekili, müvekkil bankanın kredi kullanan müşterilerine hayat sigortası yaptırma veya yenileme zorunluluğunun bulunmadığını, kredi kullanıcısı ... ..."ın akciğer kanseri nedeniyle öldüğünü, hayat sigortası yenilenseydi dahi vefat eden müşterinin akciğer kanseri olduğundan sigorta bedelinin yine de ödenmeyeceğini savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kredinin yenileneceği yönünde güvene dayalı muriste bir inanç oluşturulmadığı ve bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kredili hayat sigortasının bitiminde bankanın sigortayı yenileme ve sigortalıya bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa da kusur oranının tespiti noktasındadır.
Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.1.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği” nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir. Davacıların miras bırakanı ile davalı banka arasında imzalanan sözleşmenin 9/5-2. maddesinde ise, " Müşteri açılan kredi sebebiyle bankanın uygun göreceği bedel ve şartlarda ferdi kaza sigortası, hayat sigortası yaptıracağını, süresi biten poliçeleri yenileteceğini, hayat sigortası bulunması halinde ilgili sigorta poliçesinde Bankanın dain ve mürtehin olarak gösterilmesi yönünde gerekli değişikliği yaparak poliçeyi bankaya teslim edeceğini, bankanın bu sigortalarla ilgili prim tutarlarını müşterinin banka nezdindeki hesaplarından re"sen tahsile yetkili olduğunu, vefat halinde sigorta şirketince ödenecek tazminattan o tarihteki bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalacak olan meblağın kanuni mirasçılarına ödenmesini beyan, kabul, ve taahhüt eder" hükmü bulunmaktadır. Kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, Banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır.
Somut olayda, daini mürtehin sıfatına sahip davalı Banka tarafından davacıların mirasbırakınına 12.01.2011 tarihinde 55.000,00 TL tutarlı ve 60 ay vadeli konut kredisi kullandırıldığı, altı mirasbırakan tarafından imzalı Uzun Süreli Kredi Grup Hayat Sigortası Başvuru ve ... Beyan Formu"nda sigorta başlangıç tarihi olarak 12.01.2010, bitiş tarihi olarak 12.01.2015 tarihinin ve ilk yıl teminat tutarı olarak 55.000 TL"nin, yıllık prim tutarı olarak da 1.157,98 TL yazılı olduğu, ödeme planının ekinde yer alan yine mirasbırakan tarafından altı imzalanmış başka bir belgede ise değişik masraf kalemleri isimleri ile sayılıp, bunlardan bazılarının karşılığına ücretlerinin yazıldığı görülmekle, Uzun Vadeli Hayat Sigortası seçeneğinin karşılığına 350 TL tutar yazıldığı, buna karşılık Yılık Hayat Sigortası Ücreti kısmının boş bırakıldığı, ne var ki, davalı bankaca dosyada mevcut 13.01.2012 tarihli mirasbırakan imzalı başka bir ... beyan formu ilgi tutularak toplam 15.000,00 TL vefat teminatlı Grup Yıllık Hayat Sigortası Katılım Sertifası ile sigorta yapıldığı, bu arada bankaca hayat sigortasının yenilenmesi amacıyla murise hiçbir bildirimde bulunulmadığı ve davacılar murisinin de hayat sigortasının yenilenmesi talebinde bulunmadığı göz önüne alındığında bakiye kalan kredi taksitlerinin ödenmesi hususunda tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde, mahkemece, tarafların kusur oranları bilirkişi marifetiyle dosya muhtevasına uygun şekilde takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.