14. Hukuk Dairesi 2019/3603 E. , 2019/8225 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.04.2012 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline ait 230 parsel sayılı taşınmazının genel yola bağlantısının bulunmadığını belirterek mahkemece uygun görülecek güzergahtan geçit hakkı tesis edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazlara Hazine tarafından el konulduğunu, dava konusu taşınmazlar hakkında İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Bir kısım davalılar vekili, davacı taşınmazı lehine geçit tesisi için başkaca güzergahlar bulunduğunu, dava kabul edilecekse irat şeklinde geçit bedelinin ödenmesine karar verilmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Mahkemece, "Davanın kabulü ile İskenderun ilçesi, Akçalı Köyü 230 parsel lehine, 221 ve 231 parsel aleyhine, 10.02.2014 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A), (C) ve (D) harfiyle gösterilen kırmızı boyalı 1 No"lu güzergah üzerinden geçit hakkı tesisine, fen bilirkişisi raporunun kararın eki sayılmasına" karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “Mutlak geçit ihtiyacı” veya “Geçit yoksunluğu”, ikincisine de “Nispi geçit ihtiyacı” ya da “Geçit yetersizliği” denilmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Somut olaya gelince, 10.02.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda davacıya ait taşınmazın geçit ihtiyacı içinde bulunduğu ve 1. alternatifte (C) harfi ile gösterilen kuru dere yatağından geçerek taşınmazın anayola ulaşmasının mümkün olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, bu rapor hükme esas alınarak kuru dere üzerinden geçit hakkı tesisine karar verilmiştir. Ne var ki, tesis edilen hüküm isabetli değildir. Çünkü dere yatakları kural olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 715. maddesi kapsamına giren devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup bu özelliği itibariyle kamu malı vasfındadır. Kamu malı niteliğinde olan bir yerin, kişilerin özel istifadesine terki olanaklı değildir. Geçit davalarındaki amaç, yol ihtiyacı içinde bulunan bir taşınmazın, kesintisiz olarak genel yola ulaşımını sağlamaktır. Dere yatağı tapuya tescil edilmiş bir yer olmadığından bu şekilde kurulan geçit irtifakı ile kesintisizlik ilkesi ihlal edilmiş olmaktadır.
Bu nedenle mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınarak ya da gerekirse mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle yeniden keşif yapılarak davacının maliki olduğu taşınmazın genel yola kadar kesintisiz bağlantısı sağlanacak şekilde uygun güzergahlar belirlendikten sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; dava konusu taşınmazların güncel tapu kayıtlarına göre ada ve parsel numaralarının değiştiği anlaşıldığından güncel tapu kayıtları üzerinden hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde eski parsel numaraları üzerinden karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekili ve bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.