12. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/27937 Karar No: 2018/1707 Karar Tarihi: 21.02.2018
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/27937 Esas 2018/1707 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Borçlu, taşıt kredisi ve rehin sözleşmesine dayalı olarak genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine maruz kalmıştır. Borçlu, alacağın rehinle temin edildiğini söyleyerek takibin iptalini talep etmiştir. İcra Mahkemesi, İİK'nun 45. maddesi gereğince alacaklının sadece rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine karar vererek borçlunun talebini reddetmiştir. Ancak, taraflar arasındaki sözleşmenin müteselsil kefalet içerdiği ve kefilin de genel haciz yoluyla takip edilebileceği hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla, borçlunun durumu da göz önünde bulundurularak Türk Borçlar Kanunu'nun 586. maddesi uyarınca genel haciz yolu ile takip koşullarının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Kararda, İİK'nun 45. maddesi ve Türk Borçlar Kanunu'nun 586. maddesi açıklayıcı bir şekilde detaylandırılmıştır.
12. Hukuk Dairesi 2016/27937 E. , 2018/1707 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Alacaklı tarafından borçlu hakkında taşıt kredisi ve rehin sözleşmesine dayalı olarak genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlanıldığı, borçlunun alacağın rehinle temin edildiğini takip türünün rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi olması gerektiğini, asıl borçlunun takibe dahil edilmediğini ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmaktadır. İİK."nun 45.maddesi asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tâbi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine ilişkin bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, İİK."nun 45. maddesi asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. Öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun 18.4.2001 tarih 2001/12-354 E 2001/367 K sayılı ilamında açıklandığı üzere alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının anlaşılması ve bunun belirgin olması durumunda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile alacaklının asıl kredi borçlusu hakkında haciz yolu ile takip yapmasına bir engel bulunmamaktadır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun müteselsil kefalet başlıklı 586. maddesinde ise; “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir” hükmü yer almaktadır. İcra dosyasının incelenmesinde; Türkiye İş Bankası A.Ş. tarafından borçlu Menar Madencilik Petrol Turz.Gıda İnş.....Ltd. Şti"ye kredi kullandırıldığı, şikayetçi ..."in ise kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, şikayetçi aleyhine genel haciz yoluyla takip başlatıldığı, kredi sözleşmesinin asıl borçlusu aleyhine takip başlatılmadığı görülmektedir. Bu durumda, Türk Borçlar Kanunu"nun yukarıda açıklanan hükmüne ve takip dayanağı kredi sözleşmesi içeriğinde kefaletin müteselsil olduğunun yazılmasına göre, alacaklının kefil olan şikayetçi ... hakkında genel haciz yolu ile takip yapabilmesi için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiği kuşkusuzdur. O halde, şikayetçi borçlu ... bakımından 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 586.maddesi uyarınca değerlendirme yapılması ve genel haciz yolu ile takip koşullarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.