10. Hukuk Dairesi 2011/8319 E. , 2012/487 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar, murislerinin, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen ve Kurum’a bildirilmeyen sigortalı çalışma sürelerinin tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, bozma üzerine, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır.
Mahkemece, uyulan bozma gereği yerine getirilmediği gibi, verilen kararın, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda yapılacak iş; öncelikle, iddia edilen dönemde böyle bir işyerinin mevcut ve faal olup olmadığı yöntemince araştırılıp saptanmalı, tespite konu çalışmalara ilişkin olarak –varsa- işveren nezdindeki belgeler getirtilmeli; işbu belgelerden sigortalıya ait olanlar belirlenmeli, hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanmalı; bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince yeterince araştırılmalı; yukarıda öngörülen nitelikte yazılı belge ibraz olunmayan çalışma süreleri yönünden ise, o dönemde sigortalı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu ve benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı ve
bordrolara geçmiş kişiler saptanarak, bilgi ve görgülerine başvurulmalı; yargılama aşamasında dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, işyerinin kapsamı kapasite ve niteliği nazara alınmalı böylece bu konuda yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca,bir karar verilmeli; 1995 öncesine ilişkin hak düşürücü sürenin gerçekleşip-gerçekleşmediği de sonucuna göre belirlenmelidir.
2- Kabule göre de; 03.12.2010 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2. maddesinde “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmünün öngörülmesi karşısında, inceleme konusu somut davada, davalılar yönünden ret sebebinin ortak olması gözetilerek lehlerine tek avukatlık ücretinin hüküm altına alınması gerekirken, vekil ile temsil edilen her bir davalı lehine ayrı ayrı avukatlık ücretinin takdir edilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine, 17.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.