9. Hukuk Dairesi 2020/5125 E. , 2021/2975 K.
"İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : ... Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde İş Kanununa tabi olarak belirsiz süreli iş akdi ile çalışmakta iken iş akdinin 13.03.2018 tarihinde feshedildiğini, davalı işyerinde .... A.Ş. ile Öz İletişim-İş Sendikası arasında 01.01.2016-31.12.2018 tarihleri arası yürürlük süreli III. Dönem toplu iş sözleşmesi bağıtlandığını, dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını, 775 sayılıl ek protokolün 2018 yılı ücret ve ücret zammına ilişkin maddelerinin geçersiz olduğunu, 2018 yılı Ocak ayı itibariyle davalı işveren tarafından ücretine yapılan zammın eksik uygulandığını, ek protokolün ücret ve ücret zamlarına ilişkin maddelerinin uygulanmaması gerektiğini, 03/01/2018 tarihli Toplu İş Sözleşmesi ek protokolünün 2018 yılı ücret/skala ve ücret zammına ilişkin maddelerinin geçersizliğinin tespitine ve uygulanmasının iptaline, 2018 yılı ücret zammının ve yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesi"ne uygun olarak yeniden hesaplanması gerektiğinin tespitine, hesaplanan yeni ücretine göre 01/01/2018 tarihinden itibaren ileriye dönük hak edilen tüm ücretlerinin, ücret farklarının ve bu kapsamda kazanılmış yasal hakların gecikme faizleri ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının müvekkili şirket bünyesinde belirsiz süreli iş akdi kapsamında çalışmakta iken, ihbar önellerine uyularak haklı ve geçerli nedenle iş akdinin feshedildiğini, müvekkili şirketin Öz İletişim-İş Sendikası ile III. Dönem 01.01.2016-31.12.2018 tarihleri arası yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesi imzaladığını, yine hukuka uygun olarak 31.12.2017 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek koşulu ve 03.01.2018 tarihinde Toplu İş Sözleşmesi Ek Protokolü imzalandığını, Toplu İş Sözleşmesi"nin ayrılmaz parçası olduğunu, Toplu İş Sözleşmesi ve ek protokol hükümlerinin tüm personele eşit ve adil şekilde uygulandığını, ek protokol ile işçiler lehine olarak denge politikası izlenerek değişiklikler yapıldığını, yapılan değişikliğin kıdem usulü belirlendiğini ve yeni işe başlayan ile tecrübesi ve şirkette çalışılan pozisyonlara göre adil bir ücret politikası belirlendiğini, ek protokol ile skala ve kademe belirlendiğini, davacının ücretine Toplu İş Sözleşmesi zammının uygulanmadığı ve ücretinin eksik hesaplandığı iddiasının mesnedinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Davacının sendikaya dayanışma aidatı ödeyerek Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden istifade ettiği, ücretinin Toplu İş Sözleşmesi ek protokolü ile intibakı ve yevmiyesi geniş anlamda ücret ve sosyal haklar yönünden işçi lehine düzenlemeler ihtiva eden, normatif bir yapıya sahip olan ve öncelikli uygulanması gereken Toplu İş Sözleşmesi hükümleri kapsamında artmış olduğu, davacının ücret zammının eksik yapıldığından bahisle mâli kayıplarının olduğu iddiasının hukukî ve fiili bir dayanağının olmadığı, davacının derecesi ve kademesine göre ücretlendirme yapıldığının anlaşıldığı, iddia konusu mâli kayıplarının olmadığının değerlendirildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, ek protokol imza tarihinin 03/01/2018 tarihi olmasına rağmen yürürlük tarihinin 31/12/2017 olarak belirlendiği, bu durumda 2018 yılı ücret zammının 01/01/2018 tarihinde yürürlüğe girdiğinin kabul edilemeyeceği, protokolün imza tarihinin gecikmesinin sonuca etkisinin olmadığı, tüm çalışanlara aynı şekilde uygulandığının anlaşıldığı gerekçesiyle mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunarak davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Somut olayda, davacının davalı iş yerinde 25.08.2006-13.03.2018 tarihleri arasında uzman olarak çalıştığı ve çalıştığı süre içerisinde iş yerinde uygulanmakta olan en son 3.dönem ( 01.01.2016-31.12.2018 tarihleri arası yürürlük süreli) toplu iş sözleşmesinin bulunduğu ve davacının da dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalandığı dosya kapsamı ile sabittir. İlgili toplu iş sözleşmesinin ücret zammı başlıklı 32. maddesinde dönemler itibari ile zam kriterleri belirlenmiş ve 2018 yılı için 01.01.2018 tarihi itibari ile belirtilen esaslar çerçevesinde hangi oranda zam yapılacağı hususu belirtilmiş ancak 3. dönem toplu iş sözleşmesine ek olarak 03.01.2018 tarihinde ek bir protokol düzenlenerek zam esasları ve oranları yeniden belirlenmiş ve ilgili protokolün 31.12.2017 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir.
Toplu iş sözleşmesini düzenleyen taraflarca toplu iş sözleşmesi hükümlerinin değiştirilmesi mümkün ise de Dairemizin kökleşmiş uygulamasına göre toplu iş sözleşmesinde yapılacak olan değişiklik geçmişe etkili olamaz. Toplu iş sözleşmesinin tarafları arasında çoğunlukla “protokol” adı altında yapılan bu değişiklikler, yapıldıkları tarihten ileriye dönük olarak sonuçlarını doğurur. Bu itibarla 01.01.2018 tarihi itibari ile davacıya yapılan zammın protokol hükümleri gözetilerek yapılması doğru olmamıştır.
Ancak dava açılmasında hukuki yarar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. bir dava şartı olarak düzenlenmiştir.
6100 sayılı Kanun 106. madde hükmüne göre Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
Tespit davasında, sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir.
Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, kanunla belirtilen istisnalar dışında bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.
Davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde hukuki yararının varlığı için öncelikle davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel halihazır ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır.
Belirtilmelidir ki, mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
Eda davalarında; bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de, var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
Tespit davasında ise sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, Diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu hükme bağlanır.
Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.
Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.
İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 01.02.2012 gün ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı).
Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Bu şartların bulunmaması halinde tespit davası dinlenmez, davanın usulden (dava şartı yokluğundan) reddi gerekir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 22.05.2013 gün ve 2013/22-561 esas, 2013/733 karar. ile 12.06.2013 gün ve 2013/8-1013 esas, 2013/816 karar. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut olayda, davacının davalı iş yerinde uygulanmakta olan 3. dönem toplu iş sözleşmesine ek olarak düzenlenen protokolde yer alan ücret zammı düzenlemelerinin protokolün imza tarihinden geriye dönük olarak uygulanmasının Yargıtayın yerleşik içtihatlarına uygun olmadığından davasının kabulü ile 03.01.2018 imza tarihli Toplu İş Sözleşmesi ek protokolünün ücret zammına ilişkin düzenlemelerinin geçersizliğinin tespiti, ücretinin toplu iş sözleşmesi hükümleri gözetilerek belirlenmesi gerektiğinin tespitine ilişkin talebinin eda davasına konu edilebileceği, eda davası açılmadan sadece tespit istenmesinde güncel ve hukuki bir yararın bulunmadığı anlaşılmakla davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince davanın hatalı gerekçe ile esastan reddine karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunması bozma sebebi ise de, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 370/2. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ:
İlk Derece Mahkemesinin hüküm fıkrasındaki 1. bendin tamamen çıkartılarak, yerine;
“1-Davanın HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE “ , sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01.02.2021 gününde oybirliği ile karar verildi.