Hukuk Genel Kurulu 2014/1079 E. , 2016/768 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.05.2009 gün 2009/64 E., 2009/85 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 01.04.2010 gün 2009/12818 E., 2010/4332 K sayılı ilam ile:
"...Davacı şirket, 1.1.1996 tarihli kira sözleşmesi ile kiralamış oldukları davalıya ait taşınmazı, 8.11.2001 tarihli ihtarla feshederek anahtarları notere tevdi ettiklerini, 15.6.2002 tarihinde tebliğ edilen ihtarla bu durumun davalıya da bildirildiğini, kira bedelleri nedeniyle borçlu oldukları miktarın, kira başlangıcında verilmiş olan 30.000,00 Dolar depozitodan mahsubundan sonra kalan 23.969,00 Doların iadesini talep etmelerine rağmen kabul edilmediğini ileri sürerek, 23.969,00 Dolar asıl alacak ile 5.635,08 Dolar faiz miktarı toplamı olan 29.604,08 Dolar karşılığı 39.530,32 YTL"nin reeskont faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini, davacı şirketin ödemediği veya eksik ödediği kira bedelleri nedeniyle kendisine borçlu olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; Davanın kısmen kabulüne, 20.333,06 TL’nin davalılardan tahsiline, bu miktara 30.07.2002 temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davalının temyiz itirazının incelenmesinde; Davacı, 26.7.2002 tarihli ihtarname ile davalıları, 30.7.2002 tarihinde temerrüde düşürmüştür. Bu nedenle 30.7.2002 tarihinden itibaren alacağına faiz yürütülmesini isteyebilir. Ne var ki davacı, dava dilekçesinde hangi tarihten itibaren faiz istediğini belirtmediğinden, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği bozma ilamında açıkça belirtilmesine rağmen, mahkemece, 30.7.2002 temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Davacının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Taraflar arasındaki 1.10.1996 tarihli ve 20 yıllık kira sözleşmesinin, davacı kiracı tarafından tek taraflı olarak feshedildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin "Kiracının Sözleşmeyi Feshi" başlıklı 13. maddesinin (iii) bendinde, "Kiracı, kira süresi içinde herhangi bir zamanda, tek taraflı olarak sözleşmeyi 6 ay önceden yazılı olarak ihbar etmek suretiyle fesih hakkına sahiptir. Bu durumda, feshin hüküm ifade ettiği tarihe kadar kira bedelleri ödenmeye devam edilecek ve ayrıca mecurun tahliye edildiği tarihten sonraki 6 ay boyunca kira bedelinin yarısı tutarında bir meblağ kiracı tarafından kiralayana ödenecektir. Mecurun, tahliyeyi takip eden bu 6 aylık süre zarfında yeniden kiraya verilmesi halinde kiracının söz konusu meblağları ödeme mükellefiyeti, mecurun kiraya verildiği tarih itibariyle kendiliğinden sona erecektir ... " hükmü bulunmakta olup, yargılama sırasında alınan 24.3.2007 tarihli bilirkişi raporunda da dava konusu taşınmazın aynı şartlarla 2,5 ay içinde yeniden kiraya verilebileceği açıklanmıştır. Mahkemece, az yukarda belirtilen ilgili sözleşme hükmü gereğince, davacının tahliyeden
sonraki döneme ilişkin sorumlu olması gereken kira miktarının, aylık kira bedelinin yarısı üzerinden hesaplanarak depozitodan mahsubu gerekirken, aylık tam kira bedeli esas alınarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3-Davacı, davalıya gönderdiği Beşiktaş 11. Noterliği’nin 26.07.2002 tarihli ihtarnamesi ile, Mayıs 2002 ve Haziran ayından 7 günlük kira bedeli alacağı ile kira sözleşmesinin 13. maddesinin (iii) bendi uyarınca iki aylık (Haziran- Temmuz 2002) kira bedelinin yarısı tutarında kira alacağı olmak üzere toplam 10.121.413.292 TL’nin (6.031 ABD Doları) mahsubundan sonra kalan 23.969 ABD Doları depozitonun iade edilmesini istemiştir. Mahkemece, tahliyeden sonraki döneme ilişkin kira borcu yönünden davacı tarafından yapılan ve ihtarnamede belirtilen mahsup miktarı dikkate alınmaksızın, bu kalem yönünden hesaplanan meblağın tamamının depositodan yeniden düşülmesi suretiyle tekerrüre yol açacak şekilde mahsup işlemi yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerinin temyiz istemi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme hükmü taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Mülga 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olan 429. maddesine göre bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme tarafları dinledikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir.
Mahkeme, bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonrada ilk karardan farklı bir karar vermesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması zorunludur.
Somut olaya gelince; mahkemece 12.05.2009 gün 2009/64 E., 2009/85 K. sayılı karar ile “Davanın kısmen kabulüne 20.333,06 TL alacağın davalıdan tahsiline, bu miktara 30.07.2002 temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine,” karar verilmiştir. Bozma üzerine mahkemece, 14.10.2010 tarihli celsede “Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2009/12818 E., 2010/4332 K. sayılı 01.04.2010 tarihili bozma ilamının bir nolu bendine karşı direnilmesine, iki ve üç nolu bentlerde yazılan bozma bölümüne uyulmasına…” şeklinde ara karar oluşturulmuş, direnme kararında ise “9.382,55 USD alacağın mahsubu ile 20.617,45 USD depozito alacağı karşılığı 27.305,75 TL depozito alacağı ile 4.897,22 USD faiz alacağı karşılığı 6.485,87 TL faiz alacağı olmak üzere toplam 33.791,62 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, asıl alacak 27.305,75 TL’ye dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,” karar verilmiştir. Mevcut bu durum dikkate alındığında usulüne uygun bir direnme kararının varlığından söz edilemeyecektir.
O halde direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken; direnilmesine karar verilen yasal faiz konusunda, HMK’nın 294 ve 297. maddelerine uygun şekilde mahkemece verilen ilk karar gibi hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 08.06.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.