15. Hukuk Dairesi 2015/6252 E. , 2016/2144 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı demir profil işleri yaptığını, davacının gösterdiği yerde çatı profil işleri yapmak üzere ölçü almak için çatıya çıktığında çatının çökmesi sonucu aşağıya düştüğü ve yaralandığını manevi zarar yanında tedavi gideri, geçici ve sürekli işgöremezlik nedeniyle maddi zarara uğradığını belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş, davalı; davacının kendi nam ve hesabına çalıştığını kendilerine kusur ve sorumluluk yükletilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davacının dava dışı kişilerle birlikte ortak bir iş yerine bağlı olarak çalıştığı, kazanın meydana gelmesine engel olacak tedbirlerin bu kişilerce alınacağı ve dava konusu kazanın oluşumunda davalıya atfı kabil bir kusurun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava sözleşme ve olay tarihine göre uygulanması gereken 818 sayılı mülgâ BK"nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve konusu çatı profil yapım işi olan eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü gereğince, ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını değerlendirmede hukuk hakimini bağlayıcı olur. Somut olayda kesinleşmiş bir ceza mahkumiyet kararı yoktur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı 53. madde gereğince hukuk hakimini bağlayan mahkumiyet kararı niteliğinde değildir.
Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır (BK 98/2). Cismanî bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmaya muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir (BK 46). Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmü gereğince; cismani zarara uğrayan kimse yaralanma olayından sorumlu olan gerçek ve tüzel kişilerden manevi tazminat isteyebilirler. Manevi tazminatın tutarı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, davacıların olaydan ötürü etkilenme dereceleri, yaşları, yakınlık dereceleri zararlı sonucun oluşumuna etkili kusurun derecesi ve Medeni Yasa’nın 4. maddesi gereğince, hakkaniyet ilkeleri, manevi tazminatın hukuksal niteliği mahkemece değerlendirilerek takdir olunur. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ilâ 371 arası maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre, zararlandırıcı olayın gerçekleşmesine etkili olan yüklenici kusurunun tespitinde, iş güvenliği mevzuatından da yararlanılması olanaklı ise de, sadece bu mevzuata göre yüklenicinin kusuru belirlenemez. Çünkü, yüklenici işinin uzmanı sayılan, sorumlu meslek adamıdır. Eser sözleşmesi ile yüklendiği edimini yerine getirirken veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerekli tüm tedbirleri, yüklenici almakla ödevlidir. Yüklenici, işçi sayılamayacağından iş sahibinin denetimine tâbi değildir. Yüklenicilerin, iş sahibine karşı Borçlar Kanunu’nun 357. maddesi hükmünden kaynaklanan sadakat borcu ve aynı Kanun"un 356. maddesi hükmüne dayalı özen borcu söz konusudur. Borçlar Kanunu’nun 356. maddesi hükmüne göre, yüklenicinin sorumluluğu, aynı Kanun"un 321. maddesinde belirtilen işçinin hizmet akdindeki sorumluluğu gibidir. Ancak, iş sahibine nazaran bağımsız çalışması, işin ehli olması da gözönünde bulundurularak sorumluluğu hizmet akdine göre çalışan işçiye nazaran daha ağır kabul edilmektedir. İş sahibinin zarara uğramasına neden olmaktan kaçınması, yüklenicinin “özen borcu” kapsamındadır. Açıklanan bu hukuksal sebeplerle; kural olarak eser sözleşmesi ile yüklenilen edimlerin ifası sırasında veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerçekleşen zararlı olayların oluşumunda etkili olan yüklenicinin kusurunun, daima iş sahibinin kusurundan daha ağır derecede olması gerekir.
Mahkemece kusur oranı yönünden makine mühendisi ve iş güvenliği uzmanından rapor alınmış ise de eser sözleşmesi hükümlerine göre inceleme yapıldığını gösterir şekilde inşaat mühendisinin de bulunduğu heyetten rapor alınmamıştır. Yukarıda açıklanan hukuksal ilkeler gözetilmeden sadece işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı ilkelerine göre olaya etkili kusur durum ve oranlarını üç ayrı seçeneğe göre belirleyen bilirkişi kurulu raporunun yeterli olduğundan söz edilemez.
O halde mahkemece yapılması gereken iş, olayda yaralanan davacı ile iş sahibi davalı arasındaki hukuksal ilişkinin işçi-işveren ilişkisi olmadığı, eser sözleşmesinden kaynaklanan yüklenici ve iş sahibi ilişkisi olduğu gözetilerek zararlı sonuçla illiyetli kusur oranlarının belirlenmesine yönelik olarak bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle inceleme yaptırılması, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca ceza dosyasındaki bilirkişi raporları da birlikte değerlendirilerek tarafların kusur durumlarının belirlenmesi ve varılacak sonuca göre davacının maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında karar verilmesinden ibarettir. Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 06.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.