23. Hukuk Dairesi 2015/9038 E. , 2017/1660 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalının üye aidatlarını ödememekte ısrar ettiğini, alacaklı kooperatifin davalıdan olan alacaklarını tahsili amacıyla ... 7. İcra Müdürlüğü"nün 2013/6299 esas sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, ancak davalı borçlunun yapılan icra takibine zaman kazanmak için kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, borçlunun haksız itirazının iptali ile %20"den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı asil ... 7. İcra Müdürlüğü"nün 2013/6299 esas sayılı takip dosyasının başlama tarihi olan 19.05.2013 tarihinden önce 31.01.2013 tarihinde alacaklı kooperatife 7.000,00 TL"lik ödeme yaptığını savunarak, davanın reddine, haksız ve kötüniyetli olan davacı aleyhine %20"den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; Davacının davasının kısmen kabulü ile, davalı borçlunun ... 7. İcra Müdürlüğü"nün 2013/6299 esas sayılı dosyasına yaptığı kısmi itirazın 2.815,00 TL üzerinden iptali ile, takibin icra dosyasında kabul edilen 4.415,00 TL de nazara alınarak toplamda 7.230,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen 2.815,00 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 563,00 TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1) 6100 sayılı HMK"nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK"nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK"nın 298/3. (HUMK"nın 388.) maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK"nın 294/3. (HUMK"nın 389.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK"nın 294/4. (HUMK"nın 381/son) maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK"nın 294/3. (HUMK"nın 389.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK"nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ile HMK"nın ve HUMK"nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz. Kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılması halinde, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmelidir.
Mahkemece, kısa kararda, takibin toplamda 11.415,00 TL asıl alacak üzerinden devamına ve 7.000 TL üzerinden icra tazminatına karar verilmiş iken, gerekçeli kararda takibin toplamda 7.230,00 TL asıl alacak üzerinden devamına ve 2.815,00 TL üzerinden icra tazminatına karar verilmiştir.
Bu durumda mahkemece kısa karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re"sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.