15. Hukuk Dairesi 2015/5924 E. , 2016/2142 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptâli, takibin devamı ve % 40 icra inkâr giderimi tayini istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, iş sahibi tarafından ödenen damga vergisinin sözleşme gereği vergi ödemelerinden sorumlu bulunan yükleniciden rücu"en tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatı talebinde bulunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 29.05.2006 ve 18.12.2006 tarihli tip sözleşmeler gereği iş sahibi davacı banka tarafından dava dışı vergi idaresine ödenen tek nüsha bedelini aşan damga vergisinden dolayı yüklenicinin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasındadır. Anılan sözleşmelerin 8. maddesinde, sözleşmenin düzenlenmesine ilişkin her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu 39. maddesinde sözleşmelerin (yedi) nüsha olarak düzenlendiği açıkça ifade edilmiştir.
Esasen, çözümü gereken mesele, taraflarca sözleşmede açıkça nüsha sayısı belirtilmiş olmasına rağmen, bu nüshaların bir kısmının suret olarak kabulünün mümkün olup olmadığıdır. Nüsha, sözleşmenin tıpkısının aynısı iken suret, örnekten ibarettir. Başka bir anlatımla suret, nüshanın fotografik görünümü olup, kanıt değeri yoktur. Damga vergisine tabi, taraflarca imzalanmış bir sözleşmenin fotokopisinin alınıp "Aslının Aynı" olduğuna dair imzalı şerh düşülmesi, bu belgeyi nüsha haline getirmez. Bununla birlikte, sözleşmenin taraflarca imzalanmadan önce birden çok fotokopisinin alınıp bu fotokopilerin taraflarca imzalanması halinde, o belgelerin her biri nüsha olarak kabul edilir. Bu yönüyle nüsha, belgenin birden çok aslından bir tanesidir.
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu"nun 5. maddesinde, "Bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kâğıtların her nüshası ayrı ayrı aynı miktar veya nispette damga vergisine tabidir.
Şu kadar ki, poliçe ve emre yazılı ticari senetlerin yalnız tedavüle çıkarılan nüshaları vergiye tabi tutulur." hükmüne yer verilmiştir. Düzenlemenin ikinci cümlesinin aksi düşüncesinden sözleşme nüshalarının tedavüle çıkarılmasa dahi damga vergisine tabi tutulacağı anlaşılmaktadır. Üstelik, Damga Vergisi Kanunu"nun 1. maddesi gereği, damga vergisinden sorumluluk için vergiye tabi belgenin ibrazı da zorunlu değildir. Vergi sorumluluğu için, bu belgenin herhangi bir hususu kanıtlamak veya belli etmek için ibraz edilebilecek olması yeterli olup ibraz edilmesi gerekli değildir. Bu durumda, sözleşme nüshalarının kanıt olarak kullanılmamış olması, bu vergiden sorumsuzluğu doğurmaz. Kaldı ki, uyuşmazlık konusu sözleşmelerde de açıkça nüsha sayısı belirtilmiş, "1 nüsha, 6 suret olarak düzenlenmiştir." ibaresi yerine "7 nüsha olarak düzenlenmiştir." ibaresine yer verilmiştir. Başka bir anlatımla, nüsha sayısı sözleşmede tarafların özgür iradeleri ile açıkça belirlenmiştir. Bu nedenle mahkemece, davalı yüklenicinin sözleşmelerde gösterilen adette nüsha için damga vergisi sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmektedir. Sözleşmenin tek nüsha düzenlendiği, kalan kısmının suret olduğu gerekçesiyle verilen karar, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu"nun 5. maddesine aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.04.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, iş sahibince ödenen damga vergisi ödemelerinin yükleniciden ruc"uen tahsiline yönelik yürütülen icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı banka iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir. Davacı banka vekili, davalı yüklenici şirketin ödemesi gereken damga vergilerinin müvekkillerince ödendiğini, damga vergisinden sorumluluğun davalı yüklenicide olduğunu, ödemeden sonra yapılan ödemeyi davalıdan ruc"uen talep ettiklerini, ödenmemesi üzerine icra takibine giriştiklerini ve davalı borçlunun haksız yere takibe itiraz ettiğini belirterek itirazın iptâlini ve % 40 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı yüklenici şirket vekili ise, davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve icra inkâr tazminatına karar verilmiş ve verilen davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde 29.05.2006 ve 18.12.2006 tarihlerinde sözleşmelerin düzenlendiği konusunda ihtilâf bulunmamaktadır. Bu sözleşmelerin 5. ve 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmıştır.
Sözleşmede vergi ve harçlardan yüklenicinin sorumlu olduğunun belirlenmiş olmasına rağmen, davacı banka yönetim kurulu 10.03.2011 tarih 10 nolu toplantısı ile tahakkuk ettirilen vergi cezalarının 6111 sayılı Kanun kapsamında banka tarafından ödenmesine karar verilip, bu bedel ilgili vergi dairesine ödenmiştir. Ödenen verginin kaynağı sözleşmenin birden fazla nüsha yapılmasından dolayı olup, dosyaya celp edilen deliller ile davalı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği Danıştay 7. Dairesi"nin örnek kararları kapsamında bu verginin dava konusu edilmiş olması halinde yargı organınca iptâl edilerek ödemeden kurtulma ihtimalinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Davacı banka yönetim kurulu, sözleşmeye göre vergiyi ödemede esasen sorumlu olan davalı şirketin yerine geçerek vergi borcunu ödemekle davalı şirketin vergiye ilişkin kanun yoluna gitme hakkını elinden almış bulunmaktadır. Verginin ödenmesinde davacı bankanın yasa yoluna gitmeyerek kusurlu olduğu da anlaşılmaktadır. “Hiç kimse kendi kusurundan hak elde edemez” ilkesi gereğince kusurlu olan bankanın davacıya rücu etmesini hukuk düzenini korumaz. Danıştay 7. Dairesi"nin 20.02.1982 tarih 1984/3147 Esas 1986/437 Karar sayılı kararı emsal gösterilerek dava yoluna gidilmiş olması halinde damga vergisi borcunun terkini mümkün olduğu halde (nasıl olsa sözleşmeye göre gerçek vergi yükümlüsüne rucu hakkım var) düşüncesi ile vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilen damga vergisi borcunun ödenmiş olması, davacı bankanın iyiniyetli olması halinde dahi kendi kusurundan hak elde edemeyeceği ve davalıya rücu edemeyeceği bu nedenle davanın reddi ve kararın onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.