3. Hukuk Dairesi 2017/12314 E. , 2019/1905 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 12/03/2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davalı vekili Av....geldi. Başka gelen yok. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının kızına ait taşınmazın satımı konusunda davalı ile sözlü olarak anlaştıklarını, işbu anlaşma çerçevesinde davalıya 70.000 TL ödeme yaptığını, davalının bu anlaşmaya bağlı olarak tapuda kızı üzerinde kayıtlı olan gayrimenkulün kendisine devrinin sağlayacağını beyan etmesine rağmen edimini yerine getirmediğini, taşınmazın satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığından ve tapu maliki ile yapılmadığından hukuken geçersiz olduğunu, söz konusu olayda tapunun devri işlemi gerçekleşmediğini, geçersiz sözlü satış sözleşmesinin de geçerli hale gelmediğini, davalı taraftan verilen 70.000.-TL"nin iadesi istenilmiş ise de iade etmediğini ileri sürerekfazlaya ilikin hakları saklı kalmak kaydıyla 70.000 TL"nin sebepsiz zenginleşen davalı taraftan ödeme tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte denkleştirici adalet kuralı gereği uğradığı zararı ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, kızının maliki bulunduğu gayrimenkulü Haziran 2009 ayında 210.000 TL fiyatla satışa çıkarttığını, eve müşteri olan davacının işbu gayrimenkulü alabileceğini ancak paranın tamamını hemen ödeyemeyeceğini, bu nedenle şimdilik gayrimenkulde kiracı olarak ikamet ederek 70.000 TL kapora olarak ödeyip kalan kısmını ise en kısa zamanda tamamlamak sureti ile gayrimenkulü satın almak istediğini, evi alamadıkları takdirde ise kiracı olarak rayiç kira bedeli üzerinden kiralarını hesaplamak sureti ile mahsuplaşabileceklerini belirttiğini, davacının 70.000 TL kapora bedelini ödeyerek 2009 yılı Haziran ayında taşınmaza taşındığını, evin geri kalan bedelini ödemediğini, kızının da taşınmazı 24.05.2013 tarihinde üçüncü kişiye sattığını, Haziran 2009 -24.05.2013 tarihleri arası yaklaşık 4 yıllık süre için 30.000 TL kira bedeli düşülmek sureti ile kalan 40.000 TL"nin işyerine geln davacıya tanıklar huzurunda ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının tapu maliki olmayan davalı ile yaptığını iddia ettiği sözlü gayrimenkul satış sözleşmesi uyarınca verdiği 70.000 TL bedel konusunda daha sonra kira bedeli düşünülmek suretiyle uzlaşıp iade yaptıkları, davacının bu suretle taşınmazı tahliye ettiği yolunda davalı savunmasını destekleyen tanık anlatımlarının aksini davacının ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı için TMK"nun 706, TBK"nun 237. (BK."nun 213), Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir. Geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür. İade edilirken, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerekmektedir. Bu şekilde, denkleştirici adalet ilkesi gereğince, tam bir eski hale getirme yükümlülüğü yerine getirilmiş olmaktadır.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda, davalının, kızına ait evi davacıya haricen sattığı, 70.000 TL kapora aldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı, davacının 4 yıla yakın bir süre bu evde oturduğunu bu nedenle 30.000 TL"sini kira bedeli olarak düştükten sonra geri kalan 40.000TL"yi davacıya ödediğini belirtmiştir.
10/07/1940 gün ve 2/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre, geçersiz taşınmaz satışında verilen satış bedeline alıcı faiz, taşınmazın kullanılmasından dolayı da satıcı ecrimisil veya kira bedeli isteyemez. Davaya konu taşınmaz satış sözleşmesi geçersiz olduğuna göre, her geçersiz satışta olduğu gibi taraflar aldıklarını sebepsiz iktisap hükümleri dairesinde iade ile yükümlüdürler. Bu ilkeler ışığında davalı, haricen satın alınan taşınmaz için kira bedeli isteyemez. Mahkemece, davacıdan kapora olarak alınan bedelden davalının savunması doğrultusunda 30.000 TL kira bedeli mahsubu yapılması doğru değildir.
4721 sayılı TMK"nun 6 ncı maddesi hükmüne göre; taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
Davalı, davacıya tanıklar huzurunda 40.000 TL ödediğini savunmuş, bu hususta tanıkları dinletmiş, mahkemece de tanık beyanları doğrultusunda hüküm tesis edilmiş ise de; HMK"nın 200/1 maddesi gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2.500,00 TL"yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Sözü geçen maddenin 2.fıkrası gereğince, senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir.
Davalı, 40.000 TL ödediğini yazılı delil ile ispat edememiş, davacı taraf tanık dinlenmesine muvafakat etmemiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığından davalının 40.000 TL"yi davacıya iade ettiğini ispatlayamadığının kabulü gerekir.
Bu durumda mahkemece, davacının davalıya ödediği bedelin ifanın imkânsız hale geldiği, taşınmazın üçüncü şahsa satıldığı tarih itibari ile ulaşacağı bedelin; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, TÜFE, ÜFE, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle konusunda uzman bilirkişi kurulundan denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428 inci maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.