Esas No: 2020/1418
Karar No: 2022/1521
Karar Tarihi: 03.11.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1418 Esas 2022/1521 Karar Sayılı İlamı
Özet:
İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen karara istinaf başvurusu yapılmıştır. Davacı, davalı şirketin kendisi hakkında başlattığı icra takibinin, senetteki imzaların kendisine ait olmadığı gerekçesiyle iptal edilmesini ve inkar tazminatı talep etmiştir. İlk derece mahkemesi davacının lehine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf başvurusunda bulunarak, kararın hatalı olduğunu savunmuştur. İstinaf Mahkemesi, dava konusu senedin davacıya ait olmadığına dair bilirkişi raporuna dayanarak, davanın kabul edilmesinde bir hata olmadığını belirtmiştir. Aynı şekilde davalının kötü niyetli hareketleri nedeniyle tazminata mahkum edilmesi de hatalı bulunmamıştır. Kanun maddeleri: 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b/1. ve 362/1-a maddeleri, 492 Sayılı Harçlar Kanunu.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1418
KARAR NO: 2022/1521
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2018
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin İstanbul ... İcra Müdürlüğünden ... esas sayılı dosyası ile müvekkil aleyhine icra takibi başlattığını, icra takibine dayanak olarak 17/11/2014 düzenleme tarihli, 10.200,00-TL bedelli ve 25/12/2015 ödeme tarihli senet altındaki her iki imzanın da davacıya ait olmadığını, davacının davalı ile görüştüğünü, davalının davacıya bir yanlışlık olduğunu, durumu düzelteceğini, icra takibini durduracağını söyleyerek onu oyaladığını, davacının bu sırada icra takibine itiraz süresini kaçırdığını beyan ederek, dava süresince, teminatsız olarak icra takibinin durdurulmasına, senedin ve icra takibinin iptali ile senetteki imzaların davacıya ait olmadığına, senedin ve icra takibinin iptaline, davalının %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarını inkâr ederek, davanın reddine, bono üzerindeki imzaların davacı yan eli ürünü olduğunun tespiti ile İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı takibinin devamına, davacı yanın dava konusu alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; "İmza incelemesine yönelik bilirkişi raporuna itibar edilerek, dava ve takip konusu senet üzerinde yer alan imzaların davacı eli ürünü olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının imzanın lehtar davacıya ait olmadığını bilebilecek durumda olduğu, buna rağmen davaya konu senedin icra takibine koyduğu gerekçesiyle davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine," karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Takibe ve davaya konu bonoda lehtar konumundaki davacının işbu bonoyu borcuna karşılık olmak üzere davalı şirket yetkilileri huzurunda ciro işlemini yaparak devrettiğini, Bilirkişi incelemesinde, mukayeseye esas belge tarihlerinin bononun düzenlendiği tarihten sonraki tarihlere ait olduğunu,Davalının icra takibi başlatmakta haksız ve kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığını, mahkemece tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kambiyo senedi nedeniyle başlatılan icra takibi kapsamında borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Dava konusu senedin; 10.200,00 TL bedelli 25/12/2015 vade ve 17/11/2014 keşide tarihli olduğu, davacının senette lehdar ve birinci ciranta, davalının ise senedi elinde bulunduran son hamil olduğu, davacının imza inkârında bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, inceleme konusu senedin ön ve arka yüzündeki imzaların davacı ...'ın eli ürünü olmadığını mütalaa edilmiştir. Davalı vekili her ne kadar Bilirkişi incelemesinde, mukayeseye esas belge tarihlerinin bononun düzenlendiği tarihten sonraki tarihlere ait olduğunu ileri sürmüş ise de; mukayeseye esas belgeler içerisinde 2012 tarihli bir kısım belgelerinde bulunduğu görülmüştür. Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. (HGK'nun 24.06.2020 tarih, 2017/19-829 Esas, 2020/471 Karar) Bu kapsamda Mahkemece, davacının davaya konu senedin düzenleme tarihine yakın önceki ve sonraki tarihli samimi imzalarını içeren resmi kurumlarca da onaylatılmış belge asıllarının getirtilerek senet üzerinde imza incelemesi yaptırıldığı, mukayese belgelerin biri dışında diğerlerini belge asıllarının oluşturduğu, incelemenin Yargıtay uygulamaları ile örtüştüğü, raporun bu haliyle bilimsel ve teknik açıdan denetime elverişli olduğu, diğer yandan imzada sahtecilik mutlak def'ilerden olup, bu def'inin herkese karşı ileri sürülebileceği anlaşılmakla, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan, davalının dava konusu bononun davacının davalı şirket yetkilileri huzurunda ciro edildiğini iddia etmiş olmasına ve davacının lehdar, davalının ise lehdardan ciro yoluyla senedi iktisab eden hamil olmasına, yani ilişkinin tarafları olmasına göre, davalının imzanın lehtar davacıya ait olmadığını bilebilecek durumda olduğu, buna rağmen davaya konu senedin icra takibine konu edildiği, bu nedenle davalı takip alacaklısının senedi icra takibine konu etmekte haksız ve kötüniyetli olduğu, Mahkemece davalı tarafın %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesinde bir hata bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 18/09/2018 tarih ve 2016/371 E., 2018/804 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 711,49 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 176,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 535,49 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/11/2022