22. Hukuk Dairesi 2017/27405 E. , 2020/2890 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
AVUKAT ...
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı nezdinde uzun yol kamyon şoförü olarak 23.02.2009 tarihinde çalışmaya başladığını, işyerinde 03.03.2014 tarihinde başka bir işçinin müvekkiline sataşması ile çıkan tartışma sonucunda darp edildiğini, iş göremezlik raporu verildiğini, ancak işveren tarafından tartışma nedeniyle işten çıkartıldığını, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret ve fazla çalışma ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının amiri tarafından verilen işi yapmadığını, çalışma arkadaşı ile kavga ettiğini, bunun üzerine iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının tüm alacaklarının banka aracılığıyla ödendiğini ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına ve özellikle süresinde verilmeyen gerekçeli temyiz dilekçesinde belirtilen hususlar değerlendirilmeksizin süre tutum dilekçesi dikkate alınarak “kamu düzenine aykırılık” ve “açık hukuka aykırılık” halleri ile sınırlı olarak yapılan hukuki denetim niteliğindeki temyiz incelemesine göre davalı tarafın tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında iş sözleşmesinin işverence feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı hususunda ihtilaf bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (d) alt bendinde, işçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkanı tanımaktadır. Yasaya göre sataşma, sadakat borcuna aykırılığın özel bir hali olarak kabul edilmektedir. Sataşma söz veya fiili tecavüz anlamına gelen bir harekettir.
Somut olayda davacı, dava dilekçesinde 03.03.21014 tarihinde işbitiminde işverene ait şantiyeye döndüğünde orada bulunan Ovaz soyisimli kişinin kendisine sataşması sonrasında tartışma yaşandığını, sonradan işyerine gelen diğer çalışanlar Serkan Türkoğlu ve Kazım Türkoğlu tarafından darp edildiğini, darp nedeniyle iş göremezlik raporunun bulunduğunu, bu kişilerden şikayetçi olduğunu, ancak işveren tarafından işten çıkartıldığını beyan etmiştir. Davalı ise cevap dilekçesinde, davacının olay günü amiri tarafından verilen işi yapmadığını, işyerine ve amirine küfrettiğini, bunun üzerine davacı hakkında tutanak tutulduğunu, noter vasıtası ile savunması istenmesine rağmen savunmaya da cevap vermediğini, davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur. Mahkemece, “davacının işin sahibine yani işverene hakaret ettiğine dair ceza soruşturması aşamasındaki 05/03/2014 tarihli beyanı ve dosya kapsamında dinlenen tanık anlatımları bir arada değerlendirildiğinde, işverenin onur ve şerefine yönelik eylemi nedeniyle haklı nedenle sözleşmeyi feshettiği” kabul edilmiş ise de, öncelikle belirtmek gerekir ki, her ne kadar dosyada davacının şikayeti ile açılan ceza soruşturmasına ilişkin belgeler yer almakta olup, soruşturma sonucunda uzlaşma sağlandığı ve olayın mahkemeye intikal etmediği anlaşılmakta ve davacının gerekçede bahsi geçen 05/03/2014 tarihli beyanına ilişkin tutanak da bu belgeler arasında yer almakta ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 20. fıkrasına göre, “Uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamaz.” Bu nedenle mahkeme gerekçesinde bahse konu tutanaktaki davacı beyanına yer verilmesi hatalıdır. Diğer yandan, tanık anlatımlarına göre, davacının mesai bitiminde 20.00 sıralarında aracı teslim etmek için yorgun şekilde şantiyeye geldiği, ancak kendisine bu saatten sonra zorlayacak şekilde ek görev verildiği, dosyada davacının fazla çalışmaya ilişkin muvafakatnamesinin de bulunmadığı, tahrik teşkil eden zorlayıcı çalışma neticesinde diğer çalışanlar ve davacı arasında davacının işi kabul etmek istememesi üzerine tartışma yaşandığı, davacının bu tahrik altında hakarette bulunduğu dosya kapsamında yer alan tutanaklar ve davalı tanık anlatımları ile sabit ise de, davacının da çıkan tartışma da basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde gözünden yararlandığının adli tıp muayene raporu ile sabit olduğu, diğer kavgaya karışan iki işyeri çalışanının ise yaralanmadığının anlaşıldığı, tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından gerçekleştirilen eylemin işverene haklı nedenle fesih hakkı verecek ağırlıkta olmadığı anlaşıladığından, davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.