10. Hukuk Dairesi 2012/15486 E. , 2013/24463 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, 26/02/1986-23/06/2007 tarihleri arasında 506 Sayılı sigortalılığı ile çakışan 1479 Sayılı Bağkur Kanunu kapsamındaki sigortalılığının iptali ile bu sürelerde kuruma ödenmiş olan primlerin iadesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne,;
1-Davacının 15/07/1994-16/01/2002 tarihleri yönünden, Kurum tarafından re"sen düzenleme yapılıp, bu tarih aralığında davacının 506 sayılı yasaya tabi sigortalı olduğu belirtilmekle, bu tarih aralığı yönünden esasa ilişkin hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Davacının 1 nolu bentte belirtilen tarih aralığı dışlanmak suretiyle 26/02/1986-15/12/2006 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun 15/12/2006 tarihinden sonra Bağ-Kur"lu olmadığının tespitine,
3-15/07/1994-16/01/2002 tarihleri arası ve 15/12/2006-01/10/2008 tarihleri arası için davacı tarafça yatırılmış Bağ-Kur primlerinin dava tarihi olan 15/01/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada,davacının 15/11/1985-31/01/1986 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa, 15/03/1988-14/02/1993 ve 15/09/1993-14/07/1994 tarihleri arasında 5434 Sayılı Yasa kapsamında, 15/07/1994-16/01/2002 ve 23/06/2007-01/01/2010 tarihleri arasında 506 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğu, aynı zamanda 26/02/1986 tarihinden itibaren Varış Kontraplak Sanayi Tic. AŞ. kuruculuğunun bulunması ve 07/07/2008 tarihinde 5510 Sayılı Yasanın geçici 24. Maddesi kapsamında yapılan 21342,00 TL’lik prim ödemesi nedeniyle 26/02/1986-14/03/1988, 15/02/1993-14/09/1993, 15/07/1994-22/06/2007 ve 23/06/2007-01/10/2008 tarihleri arasında 1479 Sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı sayıldığı anlaşılmakla birlikte yargılama sırasında davalı Kurumca 15/07/1994-16/01/2002 tarihleri arasında davacının 506 Sayılı Yasa kapsamında sigortalılığına üstünlük tanındığı, bu nedenle, bu dönem bakımından hukuki yararın kalmadığı belirgindir.
Mahkemece, davacının, 15/07/1994-16/01/2002 tarihleri arasındaki çakışan sigortalılığının, davalı Kurumca, yargılama sırasında 506 Sayılı Yasaya tabi olarak geçtiği kabul edilmesine göre; bu dönem yönünden, esasa ilişkin hüküm kurulmasına yer
olmadığına dair verilen karar isabetli ise de, mahkeme hükmündeki 2. Ve 3. Bentlerde kabul edilen süreler bakımından verilen kararın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74’üncü maddesinde, Medeni Kanun ile belirtilen hükümler saklı olmak üzere, hakimin her iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlı bulunduğu, ondan fazlası veya başka bir şey hakkında karar veremeyeceği belirtilmiş, 01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26"ncı maddesinde, hakimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği açıklanmış olmakla, hukuk yargılamasına “istemle bağlılık” ilkesi egemen kılınmıştır.
Bu kapsamda, davacının talebinin, 26/02/1986-23/06/2007 tarihleri arasındaki “çakışan” 1479 Sayılı Kapsamdaki sigortalılığının iptali ve bu çakışan dönemlerde 506 Sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının geçerli sayılması ve ödenen primlerin iadesine yönelik olduğu halde; mahkemece, davacının 15/12/2006 tarihinden sonra 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olmadığının tespitine karar verilmesi isabetsizdir. Davacının, bu dönemdeki sigortalılığı, aslen 1479 Sayılı Yasa kapsamındadır. Davalı Kurumca, davacının 22/03/2012 tarihli hesap ekstresine göre, 01.10.2008 tarihine kadar 1479 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayıldığının anlaşılması karşısında, 15/12/2006-23/06/2007 tarihleri arasında davacının 506 Sayılı Yasa kapsamında çalışması ve dolayısıyla çakışma olmamasına rağmen, mahkemece, çakışma varmış gibi değerlendirilerek, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Diğer taraftan, mahkemece, kabul edilen 3. bentteki 15/12/2006-01/10/2008 tarihleri arası için davacı tarafça yatırılmış Bağ-Kur primlerinin dava tarihi olan 15/01/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmesi için, öncelikle, davacının çalışmaları içerisinde baskın olan çalışmasının 506 Sayılı Yasaya dayalı olduğunun kesin biçimde tespit edilmesi gereklidir.
Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, "sosyal sigortalarda çokluk",bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, "yararlanmada ve yükümlülükte teklik" ilkesi egemendir. Buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz. Çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü, kanun hükümleriyle engellenmiştir. Belirtilmelidir ki, anılan düzenlemelerde yer alan "emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar" ibareleri, "başka sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olanlar" şeklinde anlaşılmalı, "sosyal güvenlik kuruluşları ibarelerinin de aynı zamanda "sosyal güvenlik kanunları" terimlerini içerdiği kabul edilmelidir.Bu kapsamda sigortalılık halinin çokluğu veya çakışmadan söz edebilmek için birden fazla sigortalılık türünün en az ikisinin aynı dönemde geçerli ve fiili olması gerekmektedir. Bir sigortalılık türünün geçerli olmaması halinde esasen çakışan bir sigortalılığın bulunmayacağı gözetilmelidir.
Eldeki davada da, 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine, yani, davacının, 15/12/2006-01/10/2008 tarihleri arasına çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin olan uyuşmazlığın çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla, baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği
belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla, davacının vergi ve maliye kayıtları getirtilmeli, çalıştığı yerin kayıtları araştırılmalı, belirtilen dönemde, davacının beyan ettiği gelirler saptanmalı, kendi nam ve hesabına meslekî faaliyetinin, fiilen davacı tarafından yerine getirilip getirilmediği, bu dönemde, hizmet sözleşmesine dayalı çalışma gereksiniminin, hangi koşullardan kaynaklandığı araştırılmalı, emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyorsa, ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağlıyorsa, o çalışmaya, üstünlük tanınmalıdır.
Davacının, 23/06/2007-01/10/2008 tarihleri arasında da davalı Kurumca 1479 Sayılı Yasa kapsamında sayıldığı anlaşılmakta olup, bu dönem bakımından primlerin iadesine karar verilebilmesi için, öncelikle, geçerli sigortalılığın tespit edilmesi gereklidir. Çünkü, aynı zamanda 23/06/2007-01/10/2008 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı bildirimleri olduğu, böylelikle, bu dönemde de çakışmanın meydana geldiği anlaşılan davacının, baskın çalışmalarının hangi sigortalılıkta geçtiği yukarıda yapılan açıklamalara göre belirlenebilmiş değildir. Davacının, 07/07/2008 tarihinde yaptığı prim ödemelerinin geçmişe yönelik olarak sigortalılık hakkı vermeyeceği bu kapsamda esasen sigortalılık şartlarının oluşmaması halinde, primlerin iadesinin gerekeceği akılda tutularak, uyuşmazlığın tam olarak sonlandırılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.